Gaziantep basketbolun Doğu'daki son kalesi

13.03.2018 - 22:51 | Son Güncellenme: 13.03.2018 - 22:51

 “Analardır adam eden adamı/ Aydınlıklardır önümüzde gider/ Sizi de, bir ana doğurmadı mı?/ Analara kıymayın efendiler/ Bulutlar adam öldürmesin...   Koşuyor altı yaşında bir oğlan/ Uçurtması geçiyor ağaçlardan,  siz de böyle koşmuştunuz bir zaman/  Çocuklara kıymayın efendiler/Bulutlar adam öldürmesin... Gelinler aynada saçını tarar/ aynanın içinde birini arar/ Elbet böyle sizi de aradılar/  Gelinlere kıymayın efendiler / Bulutlar adam öldürmesin...  İhtiyarlıkta aklına insanın/ Tatlı anıları gelmeli yalnız/  Yazıktır ihtiyarlara kıymayın/  Efendiler, siz de ihtiyarsınız/  Bulutlar adam öldürmesin...” Nazım Hikmet

Sen ne adamsın Nazım Hikmet; kalbinle, beynin arasında kurduğun köprüden nice kelimeler yolculuk yaptı. İşçilerin sefer tasından, orta halli adamın sevgilisine beyaz mendil içinde gizlice uzanan satırlar, zenginlerin havyarlı, şampanyalı gecelerinde hunharca harcanan yaşamın esmer geceleri olmuş. Tozlanan rafların gizli bölmelerinden ayaklanan şiirlerini her okuyuşta sanki o günün sabahı kaleme alınmış kızarmış ekmeğin üzerine konaklamış tereyağı ve havyar, tadında.

Uçağım; piste, yorgun tekerlerini süratle yayımlarken,  “içimde kelebekler uçuşuyor,” yıllardır geldiğim “HUZUR KENTİ GAZİANTEP” ile bir kez daha randevum var. Sanki yaşamın kumral saçlı baygın bakışlı her an öpmeye hazır dudakları ile yaşamın mistik ruhu beni sarmalamıştır. Antep için tarihi bir söz vardır. “Bu şehirde kimse acıkmaya fırsat bulamaz! Çünkü 24 saat birbirinden güzel çeşitli katmandan yemekler, sizi bekler. Kısaca acıkmaya vaktiniz olmaz!” Bu nedenle hasret bitmiş birbirimize kollarımızı açarak buluşmuştuk çoktan. Hasret bitmişti. Islak ruhlu geceler sabaha kucak açmıştı.

Senelerdir büyük bir dostluk içinde gönüldaş olduğum Boray Dai : “Bekliyorum basketbolda çok kritik bir hafta geçireceğiz bizimle olur musun? Davetine icabet etmiştim. Karşılıklı meşhur, Menengiç Kahvesi içerken Boray önemli şeyler söyledi: “Çok zor, mücadeleci ve harika basketbol oynadığımız bir sezonu geçiriyoruz. Geçen hafta belki de basketbol dünyasının en heyecanlı son anlarında Can Çinko ile ulaştığımız mucizevi galibiyet bizi ve tüm ekibimizi inanılmaz motive etti. Ligde kalmak istiyoruz. Bu sadece biz idarecilerin değil, tüm şehrimizin nihai arzusu. Biz Gaziantep olarak Basketbol dünyamızın Tahincioğlu Liginde doğudaki “SON KALESİYİZ”

Bak İsmet Ağabey: Haritaya baktığımızda, Akdeniz bölgesinde, Ankara’dan sonra bir tek biz varız. Sen yıllar önce eğer adı “TÜRKİYE BASKETBOL LİGİ” ise, sadece İstanbul ligi olamaz!” demiştin. Ve İstanbul’da 7 tane takım vardı! Şimdi, son kaleyi, kimseye teslim etmek istemiyoruz, bizim elimizden bu gururu ve mutluluğu kimse alamaz! Yıllar önce geldiğinde, altyapı demiştim. Şimdi, eski basketbolcu Mahir Bayrak ile anlaştık. 130 adet altyapı oyuncumuz var. Tüm bölgeyi tarıyoruz. A takım seviyesinde birkaç oyuncumuz var. Gelecekte mutlaka A takımında yer alacaklardır. Ancak 5-0 yabancı kuralına karşıyız. Kabul edilmesi mümkün değil! Yabancı oyuncuları Gaziantep’e getirmek kolay olmuyor. Bir de bize uyum sağlayacak kaliteli oyuncular, olması şart. Türk oyuncularımızdan çok memnunuz! Kimseden torpil istemiyoruz. Sadece varlığımızın en iyi şekilde tanınıp, saygı görmek istiyoruz. Hiçbir oyuncuya borcumuz yok. Sponsorlarımız dev firmalar değil. Ancak şehrini seven ve basketbolu var etmek için ellerinden gelen büyüklerimiz var. Hepsine vefa borcumuz var.”

Eh! Bu kadarı bile yetti. Çünkü anlatacak çok şey vardı. Maça gittik. Çok ilgi vardı. Basketbol seviliyor ve bilinçli olarak seyircileri tarafından destekleniyor. Basketbol adına gurur duyduğum bir günü yaşarken, Büyük Çekmece Takımını 20 sayı ile yenmeyi başardılar. B. Çekmece de çok iyi bir takım ancak maçı daha çok isteyen Antep ilk dakikadan itibaren aldı götürdü.

Maç sonrası meşhur çarşıyı gezerken, Harley kullanırken giymem için uygun gördüğüm “kargo pantolon” dolusu bir dükkan gördüm içeri girdim, bir de ne göreyim! “Kimse Türkçe konuşmuyor.”  Herkes Arapça! Ben bir türlü derdimi anlatamadım. Oradakiler bana tercüman olarak, dükkandan çıkıp komşudan birini çağırdılar. Tabii ben alışverişten vazgeçtim. Tam o sırada Antepli bir genç dükkana girdi. “Kapıda işçi aranıyor,  ben talibim.” dedi. Ancak o sırada  içeride bulunan Türk Komşu: “Arkadaşım bu dükkan sahibi yabancı çalıştırmak istemiyor!” dedi. Ben adeta “VAY BEEEEE” diye çığlık attım. Suriyeli dükkan sahibi, işe girmek isteyen Türk delikanlıya yabancı muamelesi yaptı!    

Gaziantep halkının her sokağında, her lokantasında her taksiye bindiğimde sordum, konuştum ve araştırdım: Bu yöre insanının başı dertte. Çünkü 500 bin üzerinde Suriyeli var. Son zamanlarda kavgalar gürültüler, araba yakmalar vs. durulmuş. Çünkü geçmişte çok olaylar olmuş! Şehirde karmaşa yaşanmış. Halk Suriyelileri istemiyor. Hükümet bu konuda halka: “Söz veriyoruz, hiç kimse kalmayacak, gerekirse evlerden birer birer toplayıp  göndereceğiz!” diye söz vermiş. Hatta bir ara 10 bin civarında Suriyeli sınır dışı edilmiş! Aslında bu kadar Suriyelinin bu ülkede ne işi var? Onlar da savaşlardan bıkmasa! Başka ülkelerde yeni yaşamlar peşinde koşarlar mıydı? Hiçbir Suriyeli artık başı bozuk şekilde şehri terk edemiyor. Göçmen bürosundan izin kağıdı almayan Türkiye’nin başka bölgelerine yolculuk yapamıyor! Bazı insan kaçakçılarının işine geliyor olabilir!

Gaziantep’te hiç acıkma şansım olmadan; istek ve arzularımı sofra başında sarıp sarmalayan dürüm “ihtiraslarımı” dindirdim. Sonra kafamı dayadığım yastığımda “baklava diyarından” tatlı düşünceleri transfer ettiğim yüreğimi dinlendirip gözlerimi hafifçe kapatıp gök kubbe ile kucaklaştım. Seni seviyorum Gaziantep; çok güzel ve  huzurlu kolların özlemimdir.       

 

Senin için hazırladığımız haberler