"Hindistan'daki bir organizasyon mu, kupa finali mi?"

01.06.2017 - 12:28 | Son Güncellenme: 01.06.2017 - 12:28

"Hindistan'daki bir organizasyon mu, kupa finali mi?"

AJANSSPOR -  Türkiye’nin yeni spor kanalı S Sport’ta yayınlanan Sabah Sporu Extra programında gündemdeki gelişmeler değerlendirildi. Selçuk Aytekin’in moderatörlüğündeki programda Radyospor Genel Yayın Yönetmeni Barış Ertül, dikkat çeken açıklamalar yaptı. Ertül’ün S Sport’taki açıklamaları şöyle :

Türkiye Kupası’ndaki final karşılaşmasının iki takımın da çok kompakt oynaması, böyle bir futbolu ön plana alması, Başakşehir’in bir tık önde olmakla beraber, iki takımın da koşan, mücadele veren bir ekip olması sebebiyle böyle bir görüntü çizdiğini gördük. Sürekli topun etrafında sahayı doğru dolaşan, modern futbolda bu işi en iyi Atletico Madrid’in yaptığı bir futbol düşüncesi var. Konyaspor kaç paralık bir takım? Türkiye Kupası’nı aldılar, Avrupa Ligi’ne doğrudan gidiyorlar. Performansına çok takılmamak lazım. Tüm konsantrasyonu kupa olmuştu ve ligde hedefleri kalmamıştı. Aykut Kocaman çok akıllı ve iyi bir taktisyen. Elindeki malzemeden, bundan daha iyi bir şey çıkmayacağını biliyor. Rakibin güçlü olduğu pas bağlantılarını keserek, merkezden oynamaya zorlayan ve rakibin oyun planını bozma ve kontra oyun anlayışıyla takımını sahaya sürüyor. Zaten başka bir anlayış, pozitif bir sonuç vermeyecektir. Konyaspor, tarihindeki en büyük başarılarını Aykut Kocaman ile yaşıyor.

Başakşehir, önlem alan bir takım gibi başlayıp futbolunu daha sonra olgunlaştırdı. İyi bir harmana sahipler ve büyük takım tecrübesi olan oyunculardan kurulu bir ekip olmaları dikkat çekici. Bunu  bireysel becerilerle olgunlaştırıyorlar ve tıpkı Atletico Madrid gibi bir anlayışları var. Bu iki takımın karşılaşmasının, başa baş, bıçak sırtı gidecek iki takımın karşı karşıya geldiği, fazla pozisyon ve golün beklenemeyeceği bir maç olacağını konuşmuştuk. 120 dakikaya ve penaltılara gidebileceğini de değerlendirmiştik. Başakşehir ve Konyaspor’un oyun anlayışı ve teknik adamların stratejilerini kestirmek için futboldan çok fazla anlamaya gerek yok. Eğer sen Beşiktaş, Galatasaray ve Fenerbahçe isen ve böyle oynuyorsan bu durum kötü olabilir. Bu futbol mantığını büyük takımlar da mecburen oynamak zorunda. Belli bir atletik performansa, takım disiplinine ihtiyacın var. Arka yaslanan değil de dengeli bir oyun ve kaliten olması lazım. Bu anlamda Başakşehir, Konyaspor’dan daha iyi durumda. Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray daha ofansif oynuyor. Bunu büyük takımlar yapıyor. Modern futbol anlayışından uzaklaşmadan bunu yapmak gerekiyor. Söz konusu dengeyi kuranlar, Avrupa’da finaller oynuyorlar.

Seyrettiğimiz şey (futbol) kötü değil. Başakşehir, “Ben senden daha iyiyim” diyerek üstüne gitti. Fakat çok çok iyi değiller. “Hatayı telafi edeceğim vakti bana tanımazlar” diyerek, iki teknik adam da son derece iyi mücadele etmişlerdi. “Böyle kupa finali olur mu?” diyenleri ben tasvip etmiyorum. Biraz daha Başakşehir önde oynamaya çalıştı, Konyaspor daha ayağı frende bir takım görüntüsü verdi. Bu şartlarda Başakşehir galibiyete daha yakındı. Tribün olayları Konyaspor’un biraz işine geldi. Ama oralarda oyunun sonu gelmiş ve riskleri artık minimize etmen gerekiyor. Başakşehir, ilk yarıya nazaran daha fazla risk alarak gidemedi. Saha ve tribün olayları da maça etki etti.  Güvenlik açısından konuşulacak şeyler var ama bu durum da Konyaspor’un işini kolaylaştırdı. Skor bakımından maçı aşağı çeken bir plan ve tablo ortaya çıktı. Başka türlü olsa 1 golle farklı senaryoya gidebilirdik. Ama ona gitmememize yardımcı olacak bir faktör de dün yaptığımız yorumların tutmasına neden oldu.

Olaylar, üst tribünden alt tribüne atılan yanıcı maddeler nedeniyle sahaya atlayan Lyon taraftarlarına benzetiliyor. Taraftar görüntüsündeki futbol teröristleri aynı şekilde karşılanmalı ve değerlendirilmeli. İnsanların çoluğuyla, çocuğuyla eğlenerek gününü tamamlaması gerekiyor. Hiçbir organizasyon eğlendirmiyorsa başarılı olamaz ve hayatını sürdüremez. Biz terörle yaşayan bir ülkeyiz. Çok uzun yıllardır terörden çeken bir ülkeyiz. Günün sonunda terör bizim bahçemizin hemen önünde, kimi zaman da içimizde yaşıyor. 40 yıldır yaşamaya alışmışız, binlerce şehit vermişiz. Şehitlerimizi bir kez daha rahmetle analım. Terör son dönemde iyice tırmandı. Böyle bir tablo içinde, OHAL yaşanan bir iklimde bu futbol teröristleri, ya hakiki terörist olsaydı ne olacaktı? O maddelerde nasıl stada giriyorlar? Bunların 10’da 1’i kadar canlı bomba olsaydı şu anda çok farklı şeyler konuşuyorduk! Bu kadar mı aymazlık, ciddiyetsizlik var?

Bugün Kadıköy’de Fenerbahçe’nin maçı var yolları kesiyorlar. 100 spor organizasyonu içinde futbol çok daha ağırlıklı. Türkiye, seyirci bakımından ilk 30’da bile yok. Bu kadar takip, ilgi, alaka olarak geride kalmışsın. Gayri Safi Millî Hasıla (GSMH) ortada, ekonomik iklim ortada. Ürünün pahalı olduğu, karşılığını veremediği organizasyonlar var. En önemlisi insanlar yakınını korumaya çalışıyor. Biz bunlarla yaşıyoruz, yine de işimizi yapmaya çalışıyoruz. Teröre teslim olmamalıyız, diyoruz. Fakat ; sen nasıl bir organizasyon yapıyorsun? Sormak lazım. Hindistan’da oynanan bir organizasyon mu, yoksa koskoca Türkiye’de düzenlenen bir kupa finali mi yapılıyor?

Burada çok ciddi bir disiplinsizlik ve güvenlik zaafı var. Asıl, gerçek teröristlere senin sunduğun iklimi konuşmak gerekir. Bu kadar vahim şeyleri konuşmayalım diyoruz ama oraya holigan değil, başka başka adamlar girebilir. Bir bayrak açar, slogan atar… Halka birbirini kırdırırsın. Passolig’i önceden en çok savunanlardan biriydim. Bize Passolig’i yutturdular. Bu bir fişleme değil, rant işi değil dedik. Ne oldu? Her yıl 30 lira aidat alıyorsun yine karaborsa var. İnsanlar yine başkalarının kartlarıyla girebiliyorlar. Yine insanlar suç işliyorlar. Hani suç bireyselleşecekti? E-bilet mekanizması olayları engellemek adına hani düzgün bir altyapı oluşturacaktı? Her şey daha da kötü oldu. Küfür edenleri ayıramıyorlar, cezaları bireyselleştiremiyorlar. Sen kalkıyorsun, tribün boş kalmasın diye bütün geneli bireyselleştiriyorsun. Suç işlemeyen adamı da hakkından yoksun bırakıyorsun. Bunların hiçbirinin çözümü olmadığını görüyoruz. Artık sezon bitiyor. Her şeyin tek tek konuşulması gerek. Herkes geliyor spor şuralarında siyasi bir şov yapıyor ve gidiyor. Bunların konuşulması gerekiyor. Ama görünen o ki her şey aynen devam edecek ve biz de burada oturup bunları konuşup duracağız.

Fenerbahçe’nin Lens’i koruması ve takımda tutması gerekirdi. Gözden çıkarılmış gibi görünüyor. Fenerbahçe’yi takip eden gazetecilerin yorumları öyle gösteriyor. Lens, Beşiktaş’a da gitse, Fenerbahçe’de de kalsa çok doğru bir hamle olur. İlk geldiği günden itibaren Lens’te de bir düşüş oldu. Fenerbahçe’nin pili bitti, konsantrasyonu, enerjisi, motivasyonu bitti. Advocaat da buna çok katkı sağladı(!) Lens tek başına ne yapsın ki? Lens çok önemli bir oyuncu. Beşiktaş’ta da çok iyi işler yapar. Quaresma ve Babel’in alternatifi yoktu. İki oyuncunun da partneri olabilir. Quaresma’nın işi daha sıkı tutmasını sağlayabilir. Kenarda bir Lens varsa Quaresma’ya da çeki-düzen verir.

Fikret Orman ile Aziz Yıldırım arasında da alenileşmiş bir mücadele var. Bu iş Gökhan ve Caner’in transferiyle başladı. Transferlerle birlikte birbirlerine gol atmaya çalışıyorlar. Fikret Orman biraz daha önde. Aziz Yıldırım basketbol konuşarak ayakta kalmaya çalışıyor. Lens’i de transfer ederse Beşiktaş, maneviyat anlamında gol atmış olacak. Lens ayrılırsa Fenerbahçe güç kaybeder. İnsanlar stada, Volkan Demirel’in kurtarışlarını ya da Mehmet Topal’ın efendiliğini görmeye gitmiyorlar. Lens için gidiyorlar. Belki bir hareket yapar, izleriz diye gidiyorlar. Aziz Yıldırım’ın daha iyisini bulması gerekiyor, ya da bu işi bırakması lazım.

Şenol Güneş’in kontratının uzatılmasının kendisine bildirilmemiş olması dikkat çekti. Herkesle beraber bu durumu görmüş olması ortada. Yönetimle aralarında sağlıklı bir diyalog olduğuna inansaydım bu durumu çok önemsemezdim. “Biz sana aynı opsiyonu kullanarak dayatma yapmıyoruz” dediklerine inansaydım bunun üzerinde hiç durmazdım. Başka bir şansları var mı? Burada karşılıklı bir durum var. Başkanın açıklamalarından da çok net okunuyor. Bir kere bir sürtüşme var. Sürtüşmenin sonu ne olur? Beşiktaş’ta sportif anlamda avantajlı bir durum söz konusu. Seneye de şampiyonluğun favorisi Beşiktaş. Şenol Güneş niye bıraksın?

Şenol Güneş’e dayatma yaparsan, kalmayacağını da açıkça ifade etti. Şenol Güneş bunları söyledi. Konuştuğumuzda, “Takım şampiyon olmuş niye bunları konuşuyorsun?” diyorlar. Bizim suçumuz okuma-yazma bilmek. Bu tablo ortaya çıkarsa kusura bakmayın konuşulur. Medya hakkını da veriyor bunun… Yönetim de bunu anladı. Şenol Güneş, “Bana dayatma yaptılar” dese ne olur? Camianın % 20’si, “İki sene takımı şampiyon yaptın hemen zam istiyorsun” der. % 80’i de “Yazıklar olsun” diyebilir. Beşiktaş’ta Fikret Orman olduğu sürece bazı riskler olacaktır.

Fikret Orman’da ego var. Ama akıllı bir adam aynı zamanda. Camianın yüzde 80’ini niye karşısına alsın? Şenol Güneş’i 1 milyon için niye ezsin? Bir de birbirlerine katlanan insanlar değiller. Bir sempati, aile ortamı var. Başarı insanları bu kadar birbirine düşürür mü? İki taraf adına da empati yapıyorum. Bir çatışma olduğunu anlıyorum. Kullanılan opsiyonla değil, revize edilen bir kontratla iş çözülebilir. Ama Şenol Günel, 1,5’a çalışmayacak. Onu anladık. Hayat ne hak ettiğin değil, neye pazarlık ettiğindir. 2.2 ile anlaşırlar. Çok iyi anlaşırlarsa 2-3 yıllık bir kontrat yaparlar. Az anlaşırlarsa 1 yıllık olabilir.

Gomis, 3 yıllık kontrat ister de, 3 yılı burada tamamlar mı? Böyle transferleri çok gördük. Bir kere Gomis kim? Ona bakmak gerek. Avrupa futbolunu takip edip de Gomis’i bilmeyen yoktur. Fakat bu oyuncuyu şu an isteyen de yok. Ağır şartlar isteyen bir oyuncu var ortada. Futbolcu isteyebilir. Bunların yarısını alamayacağını da biliyor. İstediği şartlara biraz iskontolu baksak bile, Gomis’i kim istiyor? Gomis için kapıda kuyruk falan mı var? Gomis’in ahı gitmiş, vahı kalmış. Gomis’i, ”Galatasaray’ı ayağa kaldırır” deyip de ambalaj yapmasınlar. Bu işin başka tarafı da var. İstekler bedavadır. Bu durum karşındakinin ne kadar zavallı olduğunu da gösterir. Galatasaray’da ağırlık kalmamış. Sadece Galatasaray değil, Türkiye’nin imajı bu. Bizim ülke olarak durumumuz ortada. Avrupa’da kimsenin istemediği ama kariyeri de olan bir adamın, hangi şartlarla masaya oturduğunu görüyoruz.

Valencia’nın forma tanıtımı çok güzel olmuş. Buradan bir kombine alasın geliyor. Altı üstü satacağın bir bez forma, yaptığın tanıtıma bak. Bu iş böyle. Valencia ahı gitmiş vahı kalmış bir takım. Neydi Valencia’nın hali? Ama adamlar, transfer de yapacağız, her şeyi yapacağız diye vaat ediyor. İlk 4’e girseler başarı olur. Pazarlama böyle bir şey. Bir de Galatasaray’ın tanıtımına bak. Sneijder’in yüz ifadesine bak. Şu forma tanıtımı bitse de gitsek modunda duruyor. Hiçbir Galatasaraylı da bu formayı beğenmedi. Klasikleşmiş, camialarla özdeşleşmiş formalar var. Parçalı ve çubuklu formalardan bahsediyorum. Bu tip formalarla oynarsan çarpılırsın. Aradaki fark da ortada.

Aziz Yıldırım Mali Kongre’de konuşacak. Ne anlatacak? Eğer top dolaştırmazsa, konuşmak için konuşmuş olmazsa, borçlarıyla alakalı değerlendirmeler yapabilir. Borçları hep inkar etti. 250 milyon bugüne kadar 1.200’e kadar geldi. Biz 1,5 diyoruz. İnsanlara, anlamıyor diye yutturuyorsun. Derneğimizin borcu diye diye yıllarca anlattılar. 1,5-2 milyar borçlar nasıl oldu? Konsolide tablo diye kendimizi az yırtmadık. Herkes anlamak istediğini anlıyor. Bir dönem anlayanlar yüzde 10’du. Şu anda ise olayın ne durumda olduğunu anlayanlar yüzde 60-70 oldu. Benim beklentim, devlet tarafından alınacak krediler konusunda bir açıklama yapabilir. Sponsor konusunda da konuşma yapabilir. Eğer konuşma gibi konuşma yapacaksa…

Fenerbahçe’nin Kongresi’nde işin sonucunda bu iş futbola kadar gelir, sonunda Euroleague şampiyonluğunun imajı, prestiji mutlaka konuşulur. Yeni dönemdeki Doğuş sponsorluğundan muhtemelen bahsedilir. Fakat ; sonuç olarak finali futbolla yapabilir. Şunu alacağız, bunu alacağız diyebilirler. İşin magazin tarafı da var. Fikret Orman’a ne cevap verecek diye düşünenler var. Bunlar da olabilir. Kongre için beklenti bu… Aziz Bey, “Fenerbahçe mutlaka şampiyon olacak” diyecektir. “Bir dahaki seçime kadar takımı şampiyon getireceğim” de diyebilir. Kendisini 600-700 kişi alkışlayacaktır. “Mayıs ayında transferler bitecek” sözünü ise kimse ona hatırlatmayacak. Bir takım isimler ortaya atılıyor. Aziz Yıldırım belki transfer konusunda isim de açıklayabilir. “Mayıs sonu transfer bitecek” dediğinde ona inananlar Mayıs ayının 3 ay falan süreceğini düşünenlerdir. Aziz Yıldırım’ın o sözüne inanmayanlar ise bununla artık ilgilenmiyor. Durum bu.

YASAL UYARI : BU HABER AJANSSPOR.COM TARAFINDAN YAZILMIŞTIR. KAYNAK GÖSTERİLMEDEN KULLANILAMAZ.

Senin için hazırladığımız haberler