Muslera'dan Şampiyonlar Ligi açıklaması!

11.10.2019 - 18:11 | Son Güncellenme: 13.10.2019 - 22:28

Muslera'dan Şampiyonlar Ligi açıklaması!

TFF Süper Lig ekiplerinden Galatasaray'ın Uruguaylı kalecisi Fernando Muslera, UEFA'ya açıklamalarda bulundu.

Muslera'nın açıklamalarından Ajansspor'un derledikleri şu şekilde:

"2011/12'de Galatasaray'a gelmiştim ve her şey kusursuz gitti."

2011/12'de Galatasaray'a gelmiştim ve her şey kusursuz gitti. Ligi kazandık ve Şampiyonlar Ligi biletini aldık. Takımımla ilk Şampiyonlar Ligi sezonumdu. Daha önce Lazio ile Şampiyonlar Ligi tecrübem olmuştu ama Galatasaray'la Şampiyonlar Ligi'ndeki ilk fırsatımı buldum.

Burada sahaya çıkacaktım, Lazio'da ise kenarda kalmıştım. Old Trafford'daki ilk maçım harika geçti. Böyle büyük bir  takıma karşı oynamak benim için bir rüyanın gerçek olmasıydı. Hatırladığım kadarıyla, şu an üsünden çok zaman geçti, benim için çok güzel bir akşam olmuştu. 1-0 kaybettik ama ben gayet iyi  oynamış, Nani'nin penaltısını kurtarmıştım. Unutulmaz bir maçtı.

"Madrid'e karşı dört gol bulmak her zaman zordur. "

Evet Real'e karşı özel bir maçı. Çünkü ilk maçı 2-0 ya da 3-0 kaybetmiştik. O skoru çevirmek çok zor olacaktı. Çünkü Madrid'e karşı dört gol bulmak her zaman zordur. Ve öne geçtiler. Hem de, unutamıyorum, ofsayttan bir golle öne geçtiler ama tabii şimdi itiraz edecek halim yok! Ama ikinci yarı gerçekten muhteşem geçti. Çok iyi oynadık, atmosfer ve taraftarlarımız müthişti. Sonuçta Real'i konuk ediyorduk ama bizde de büyük isimli oyuncular vardı ve harika bir oyun oynamıştık.

3-1 öne geçtik, sonra son dakikada ya da son üç dakikanın içinde Ronaldo skoru 3-2 yaptı. Bu da tüm ümitlerimizi bitirdi.  Çünkü dördüncü gol bile artık yetmiyordu. Ama biz onu da attık. Sneijder'in ayağından bulduğumuz dördüncü gol ofsayttan iptal edildi.

"Şampiyonlar Ligi bir oyuncunun olabileceği en üst seviyedir"

O akşamki atmosfer ve coşku müthişti. O sezonki Şampiyonlar Ligi maceramız bizi çok mutlu etmişti. Hep söylüyorum, Şampiyonlar Ligi bir oyuncunun olabileceği en üst seviyedir. Muhteşemdir. Hem maçları izlerken hem de sahada oynarken bunu düşünüyorum. Atmosfer ligdekinden tamamen farklı ya da Avrupa takımına karşı oynadığımız hazırlık maçından gerçekten benzersiz maçlar oluyor. O atmosfer, Şampiyonlar Ligi logosu ve marşı her şeyi çok özel hale getiriyor. Bir hayal gerçeğe dönüşüyor, Galatasaray'la bu mücadelenin parçası olmaktan gurur duyuyorum.

Lig şampiyonu olduğumuz ve Şampiyonlar Ligi'nde oynama hakkı kazandığımız her seferinde çok gururlanıyoruz. Evet, gerçek şu ki bugünün futbolunda öngörülerde bulunmak imkansız. Gerçekten büyük takımlarla karşılaşıyoruz, onlara saygı duyuyoruz, büyük  tarihleri ve şampiyonlukları var. Zor rakipler olacaklarını biliyoruz. Ama bugünün futbolunda her şey olabilir.

Geçmişe bakarak öngörülerde bulunamazsınız. Bütün takımlar gruptan çıkmak için mücadele ediyor. Grubun şu anki gidişatında Real'in de bizim de eleme turuna gitmek için puana ihtiyacı var. Gerçekten iki müthiş maç olacağına şüphe yok. Dürüst olmak gerekirse çok iyi hissediyorum. Kulübüm ve takım arkadaşlarım beni ikinci kaptan seçtiği için çok gururluyum. Kaptanımız Selçuk İnan ama o oynamadığı zaman ben kaptanlık bandını takıyorum. İkimiz de 2011'de Galatasaray'a geldik, birbirimizi iyi tanıyoruz. Elbette takım kaptanlığı birçok şeyi de beraberinde getiriyor ama dürüst olayım hem kulüp hem de takım arkadaşlarım benim için işleri kolaylaştırıyor.

"Godin ve Lugano idolüm"

Bu kolaylıkların yanında bir yabancı oyuncu olarak takımının kaptanı olmak da, tamamen farklı bir kültürden biri
olarak beni fazlasıyla gururlandırıyor. Büyük yıldızlarla beraber oynama şansım olduğu için minnettarım. Onlardan çok şey öğrendim. Kaptanım olsunlar ya da olmasınlar. Ama en çok beraber vakit geçirdiğim oyuncular milli takımdan Diego Lugano ve Diego Godin oldu. Onlardan çok şey öğrendim. Milli takımdaki genç oyuncu olarak onlar benim idolüm, ülkedeki futbol anlayışını değiştiren oyunculardı. Herhalde idol belirleyecek olsam bu iki ismi söylerim.

"Benim için kulübüm yuva gibi."

Benim için kulübüm yuva gibi. Sekiz yıldır buradayım ve dürüst olayım burada çok rahatım. Birçok farklı deneyim elde ettim, buraya çok alıştım ve hala tam olarak öğrenemediğim bir dile adapte oldum. Kişisel nedenlerden Türkçe öğrenemedim ama burada evimde gibi hissediyorum. İnsanar da gerçekten müthiş. Lazio - Roma derbisi oynama şansını yakaladım ve buradaki büyük derbiyle kıyaslanamaz bile. Türkiye'deki insanlar için futbolun anlamı, oyunun kendisi, atmosferi, statlardaki atmosfer gerçekten büyük, gerçekten üzerinizde baskı hissediyorszunuz.

Ne zaman evimizde oynasak sahada bir kişi fazla gibi hissettiğimizi hep söylerim. Bu bir gerçek. Elbette şüphesiz formayı giydiğimiz her maçta en oyunumuzu oynama gerektiğini biliyoruz. Çünkü neredeyse ülkenin yarısı kazanmamızı istiyor ve bizi destekliyor. Son yıllarda Türkiye'de çok başarılıyız. 14 kupa kazandık ki çok önemli ve bence insanlar buna biraz alıştılar ve ama her büyük takımda, büyük kulüpte bu baskı var. Her zaman kazanmanız gerekiyor. Dürüst olayım, ilk yıllat zordu. Birbirimize takım olarak çok destek vermiştik. Felipe Melo, Riera, Ujfalusi, Elmander ve Baros gibi oyuncularla beraber oynadığım için çok minnettarım.

Hepsi harika oyunculardı. Keza Eboue de... Hiç kimseyi atlamak istemem. Ama biz o dönem hep birbirimize destek olduk ve beraber vakit geçirdik. Çünkü başka bir ülkeden, kültürden geldiğin zaman başlangıçta işler gerçekten zor oluyor.  Zamanla çevreni tanıdıkça ve futbol dışından insanlarla tanıştıkça her şey kolaylaşıyor. Ailenle birlikte her şey değişiyor ama buradaki ilk yıllarım gerçekten zordu.

AJANSSPOR

Senin için hazırladığımız haberler