Spor yazarları Başakşehir - Fenerbahçe maçını yorumladı

12.02.2018 - 09:27 | Son Güncellenme: 12.02.2018 - 09:27

Spor yazarları Başakşehir - Fenerbahçe maçını yorumladı

Spor yazarları Fenerbahçe'nin 2-0 kazandığı Medipol Başakşehir maçını yorumladı.

İyi maç yönetti (Ahmet Çakar) - Sabah

Dün gece için söylenecek tek bir şey var, Fenerbahçe lig lideri Başakşehir'i sürklase etti, sahadan sildi, top oynatmadı ve belki de sezonun en iyi ve en konsantre oldukları maçını oynadılar. Kolay değil, Başakşehir çok ama çok önemli başarılara imza atmış bir takım. Üstelik F.Bahçe dün gece kaybetmiş olsaydı hem kendisi ligden kopacak hem de Başakşehir bir adım öne fırlayacaktı. Peki Fenerbahçe ne yaptı?
İlk olarak Başakşehir'in en önemli silahı olan pas oyununu sabote etti.
Özellikle ilk yarıda önde bastılar. Volkan Babacan'dan başlayan pas oyunu bir anda kırılıverdi. Hatta bu pas oyununda kaptıkları toplarla da pozisyonlara girdiler, bir top da direkten döndü. Giuliano iki tane mutlak kaçırdı. Yine Başakşehir hata yaptı, geniş alanda yakalandı. Her ne kadar ağır Fernandao geniş alan ve diripling oyuncusu olmasa da aldığı topla iyi gitti, iyi vurdu ve F.Bahçe'yi öne geçirdi.

F.Bahçe ilk dakikadan son dakikaya kadar takım savunmasını çok iyi uyguladı.
Başakşehir için Epureanu, Emre ve Mossoro'nun eksikliği mazeret olmamalı. Bu omurga eksikliği oyunlarını etkilemiş olsa da Başakşehir bu sezonun en kötü görüntüsünü sergiledi. İki gol yediler, birkaç tane daha yiyebilirlerdi. Buna karşılık yakaladıkları neredeyse tek pozisyonları yok.
Sonuçta F.Bahçe lige hem moral hem de puan olarak yeniden döndü. Peki dün geceki galibiyet sadece F.Bahçe'yi mi mutlu etti? Tabii ki hayır. Herhalde dün gece galibiyete Fenerbahçeliler kadar Galatasaray ve Beşiktaş da çok sevinmiştir.

Gelelim hakeme... Fenerbahçe hafta boyu 'MHK istifa' dedi, 'federasyon' dedi, 'hakemler' dedi. Aslında dün gece Halil Umut Meler, bir pozisyon dışında da iyi maç yönetti. Ama o pozisyon kritik bir dakikada, ikinci yarının ortasında...
Kaleye atılan şutu Neto sağ eliyle kesiyor. Karar penaltı olmalıydı ama hakem ofsayt verdi.

Avcı takıntılı (Ömer Üründül) - Sabah

Fenerbahçe maça Giuliano'nun kaçırdığı yüzde 100'lük bir pozisyonla başladı. Ardından ilk 15 dakikadaki saha içi görüntüsü şunu net biçimde anlatıyordu, Abdullah Avcı son Konyaspor maçından hiç ders çıkarmamış. Başakşehir, ortada sıçan idmanı yapıyormuş gibi sürekli kaleci Volkan'ı da işin içine katarak pres karşısında adeta harakiri yapıyordu. Üstelik de bu inanılmaz riskleri bir senedir oynamayan Chedjou'nun da aralarında olduğu defans bloğuyla aldı.

F.Bahçe uzun süre bu harakiriyi eline geçen 3 önemli pozisyona rağmen değerlendiremedi. Devre sonlarına doğru ise Fernandao 'geliyorum' diyen golü attı. İlk yarının geneline baktığımızda F.Bahçe'nin kaçırdığı 4 gol fırsatı ve attığı bir gol var. Başakşehir'in ise duran topta Chedjou'nun kafası var. İkinci yarıda Başakşehir doğal olarak pas trafiğini bırakıp öne doğru oynamaya başladı. İlk yarıda önde basan F.Bahçe, taktik icabı topun arkasına geçti ve de ilk çıkışında yine Fernandao ile ikinci golü buldu. Kocaman'ın dünkü taktik stratejisi doğruydu. Konya- Başakşehir maçını örnek almış. Takımına önde etkili baskı uygulattı. Skor avantajından sonra da yine doğru bir tercihle taktiği değiştirip geride alan daraltıp takım savunmasını garantiye alarak ani çıkışlarla da karşı alandaki genişliği değerlendirmek istediler. Bu başarılı taktik ve oyuncuların da disiplinli mücadeleleriyle F.Bahçe, bana göre şampiyonluk için 'tamam mı, devam mı' maçında 'devam' dedi. Herhalde dünkü maçtan sonra fizik olarak tükenmiş Van Persie'ye sınırsız destek verip 'Fernandao, onun yanında kim ki!' diyenlerin biraz kulakları çınlamıştır. Avcı gibi deneyimli bir sistem hocasının niye bu hazırlık paslarını takıntı yaptığını anlamıyorum. Bana göre ilk 11 de yanlıştı. Bir senedir oynamayan Chedjou'ya görev vermek hatalıydı. F.Bahçe'nin 60'tan sonra temposunun düştüğü bilinen bir gerçekken hazır olmayan Arda'yı ikinci devre kullanmalıydı.

Kocaman haklı çıktı (Rıdvan Dilmen) - Sabah

Tam Aykut Kocaman'ın istediği gibi bir ilk yarı oynandı. Bunda sadece Kocaman'ın değil Abdullah Avcı'nın abartılı sakinliği de rol oynadı.

Bazen teknik adamlar böylesi maçlara oyuncuları, "Aman strese girmeyelim" diye hazırlar. Ama elindeki kadro zaten tecrübeli Avcı'nın... Kocaman'ın elindeki kadro da çok tecrübeli ve ikisi de sinüs-kosinüs ile çalışan teknik adamlar. Ve burada sürprizi yiyen Avcı oldu. Geride 2'ye 1 pas yaparken Fenerbahçe üçlü baskıyla pozisyonlar buldu. Birkaç şutun dışında Başakşehir'in tek pozisyonu Chedjou'nun kafası...

Fenerbahçe'nin ise gol dışında üç tane var ki, biri direkten döndü. Kısaca konsantrasyon 1-0 önde tamamladı ilk yarıyı diyebiliriz.
Başakşehir ligin zirvesindeki rahatlığı ve ev sahibi olayını abarttı bana göre. Lig maçı gibi değil idman maçı gibi görmüş olabilirler. Daha başka bir takım olsa bunu yaparsın ama rakibin Fenerbahçe...

Avcı şurada da hata yaptı. 8-10 ay oynamamış Chedjou'yu dün sahaya sürdü. Bana göre abartılı bir güven olmuş. Sadece stoper olsa neyse. Önde Emre ve onun önündeki Mossoro da yok. Yani omurgan yok. Bir de Emre var gibi oynarsanız olmaz. Israrla devam etti buna.. Elindeki Mahmut ve Gökhan topu alıp çabuk çıkabilecek oyuncular değildi.
Başakşehir'in en büyük kozu pas yapıp, oyunu terse çevirmek ama sadece 2 kez yapabildiler bunu.
Ataklarda Arda'ya yoğunluk olunca da önlemi kolay bir takım haline geldi Başakşehir.

Fenerbahçe'ye gelince; "Beraberlik bana yeter, kazanamazsam da sorun değil" diyen bir teknik adamın takımına karşı Fenerbahçe'nin "Bugün biz kazanamazsak lig yarışı hayal olur" dediği bir ilk yarı geçirdik. Ayrıca Fenerbahçe'de geçen hafta 11'de başlayıp iyi oynayan iki oyuncu da kenardaydı. Alper ve Valbuena. Kocaman da Valbuena'sız başlayarak riske girdi, sadece kupada 1 golü olan Aatif'ı 11'e koyarak. Belki bunu Giuliano'yu daha fazla kullanmak için yaptı... Alex'ten itibaren Kocaman bu kararları alıyor. Belki de Kocaman maçı kaybetse ligden kopacaktı.
Buna kumar mı denir, idealistlik mi denir?

Valbuena ile başlamayıp kaybetseydi, Kocaman da çok şey kaybedecekti.

Özellikle medyada çok ağır eleştiriler olacaktı.

Ama böyle oynayıp kazanacağını kimse beklemiyordu.

Taraftarın sosyal medyada yazdığı "Böyle oynayın, canımızı verelim" lafı da gösteriyor Fenerbahçe'nin performansını...

Dosta güven düşmana korku (Serdar Ali Çelikler) - Habertürk

Maçın 70. dakikasında bu yazıyı kaleme alıyorum ve açıkça şunu söylüyorum ki: Aykut Kocaman ve takımı dün bize mükemmel bir futbol izlettirdi.

Bu sene Türkiye Ligi’nde izlediğim en muhteşem taktiksel başarıydı dünkü. KOCAMAN bir tebrik. Çünkü ligin bana göre en alternatifli kadrosuna sahip, etkili hücumcuları olan, lider Başakşehir’i tamamen paralize ettiler. 70. dakika itibarıyla Başakşehir sahadan silinmişti. Bu dakikadan son Başakşehir’in 2 gol atıp berabere getirebilecek kalitesi var mı, var. Olur mu, olabilir. Ama fark etmez. Kocaman, taktik olarak Avcı’yı sürklase etti. Neden mi? 1- Geçen hafta Konya aynı dünkü F.Bahçe gibi önde pres yapmış, Epurianu ve Emre ve dahi Mossoro olmasına rağmen Başakşehir’in oyununu bozmuştu.

Mehmet Özdilek de Avcı’yı oyun olarak yenmişti ama maç 1-1 bitmişti. Dün F.Bahçe’nin böyle oynayacağı, aslen tek planı olacağı baştan belliydi. Üstelik Epureanu Emre ve Mossoro yoktu. Buna karşın Avcı kendi ceza alanından pasla çıkma çabasını sürdürdü. Bu çabanın sonucu 32. dakikadaki gole kadar 4’ü net 6 pozisyon getirdi F.Bahçe’ye... Bir kere temel 3 oyuncusu yokken hala pasla çıkalım saplantısı takımını yaktı. F.Bahçe buna mecbur etti rakibini. 2- Madem pas oyununda ısrarlısınız o halde hücumda bir faydası oldu mu, hayır. F.Bahçe bu alanda da çatır çatır üstündü. Kocaman’ın defansif hattı tek bir makul pozisyon bile vermedi rakibine. Sadece Chedjou’nun kafası vardı. 3- İrfan Can ‘overrated’ bir oyuncu. Avcı bu isme fazla güveniyor. İrfan sahadayken bir de Arda varsa Başakşehir’in oyunu çok kolay önlenebilir oluyor. Hep kendi sağ kanatlarından yükleniyorlar ve Visca devre dışı kalıyor. Avcı’nın yerinde olsam Kerim ve Napeleoni ile başlardım. 4- Hepsinden önemlisi Kocaman ve öğrencileri müthiş bir konsantre ile sahadayken Başakşehir biraz fazla rahattı. Tüm bu temel taktik farklılıkların yanı sıra Arda’nın Isla’yı kovalamayacağını bilen Kocaman sağ bekine hücum serbestliği de vermişti ki, Şilili 2 boş şut ve 2. golden önce asist yapma imkanı buldu. Santim santim hesaplanmış bu büyük TAKTİK DAYAK, 3 puanı da Fenerbahçe’nin yaptı. Bu sonuçtan sonra Beşiktaş deplasmanından en az 1 puanla dönmesi halinde

F.Bahçe’yi en büyük şampiyonluk adayı olarak görüyorum. Kocaman’ın da görece zayıf rakiplere karşı sahalara bomba gibi dönen Giuliano’nun yanı sıra Valbuena’yı da kullanarak skor üretimini kolaylaştırmasını öneririm. Bu tür maçlarda yine dünkü 11 makul. Başakşehir ise Arda Turan’a bağımlı bir takım haline dönüşüyor gibime geldi. Bu çok büyük tehlike. Hakem Halil Umut Meler mükemmel bir maç yönetti. Kendisini tebrik ederim.

AYKUT KOCAMAN Şahane bir taktik, santim santim hesaplanmış kurgu ile Başakşehir’i felç etti ve bence dosta güven düşmana korku saldı.

ABDULLAH AVCI Ligin en başarılı takımı bu kadar paralize olduysa taktiksel hatalar vardır. Seviye tespit sınavından kaldı.

Havaya girmişler (Erman Toroğlu) - Sabah

Başakşehir'in genelde 4 büyük takımla oynadığı maçları seyrediyorum, bütün maçlarını izleme fırsatım olmuyor. Yalnız dün Başakşehir'de şunu gördüm; oyuncular havaya girmişler ki topu ayak dışıyla, ayak burnuyla oynuyorlar. Onu da bırakın bundan önce takip ettiğimiz Başakşehir'in en büyük özelliği, takım olmalarıydı.
Kaptıkları toplarla çabuk hücuma çıkıyor, neticeye gidiyorlardı. Dün bu bahsettiğimiz, o bildiğimiz Başakşehir'den eser yoktu.

Peki bunun nedeni ne olabilir?
Birincisi, "Emre yoktu" diyebilirsiniz. Ben olmayan futbolcu hakkında konuşamam.
Çünkü o futbolcu takımını yalnız bırakmayacak.
Aslında yaptığı işe göre aldığı ceza fındıkfıstık!
Okkalı 4-5 maç ceza yiyecekken ikinci sarı karttan 1 maç ceza alıyor. Tabi bu olay da o ikinci sıra kartı gösteren hakemin kişiliğine ve şahsiyetine bağlı!

İkincisi de şu; net bir şekilde görüldü ki Arda takıma hükmetmek için sahadaydı.
Yani Başakşehir "Arda ve arkadaşları" şekline dönmüş... Olay oraya dönmüş!
Ve Arda dün resmen Başakşehir'in el freni oldu. Bildiğimiz Başakşehir'in en büyük özelliği takım olmalarıydı. Takım halinde defans yapmaları, yine aynı şekilde hücum etmeleriydi. Dün akşamki görüntüye bakılırsa, Arda bu takımın en zayıf halkası olmuş.

Fenerbahçe ise deplasmanda lig liderine karşı nasıl oynanacaksa öyle oynadı.
Maçın hiçbir anında hücumdaki en uçtaki adamla en gerideki defans oyuncusu arasındaki mesafeyi 35 metrenin üzerine çıkarmadılar.

Ve rakibe doğru dürüst pozisyon vermediler, çok çabuk hücuma çıktılar.

Yani klasik Başakşehir'in yaptığını dün Fenerbahçe yaptı. Rakibi üzerlerine çektiler, pas tercihleri akıllıcaydı, topa uzun vurmadılar, ayağa top yaptılar, her topta rakibi eksilttiler ve pozisyon yakaladılar. Maç daha farklı bitebilirdi.
Bakınız! Dünkü maçın ilk 15 dakikası Fenerbahçeli futbolcuların üstün çabasıyla değil, Başakşehirli futbolcuların ukalalığıyla gelişen 3 pozisyonla geçti. Yani bu şunu gösteriyor; Yani Başakşehirli oyuncular havaya girmiş. Takım böyleyse teknik adamları için de aynı cümleleri söylemek lazım. Abdullah Avcı'nın da biraz ayakları yerden kesilmiş! Yere basarlar mı, basmazlar mı bilemeyiz. Ama basmazlarsa seri şekilde aşağılara düşerler.

Baskın basanındır (Şansal Büyüka) - Milliyet

 Fenerbahçe bu ligin en iyi futbol oynayan takımı değil... Hatta Fenerbahçe bu ligin en iyi futbol oynayan takımlarından biri de değil...

Ama Fenerbahçe bu ligin en disiplinli oynayan takımlarından biri, hatta birincisi... Aykut Kocaman’ı kesseniz takım disiplininden taviz vermez... Aykut Hoca‘ya “korkak“ diyenler çok ama, geçen haftanın en iyisi Alper’i, hatta Valbuena’yı kesmek bırakın korkaklığı, “her babayiğidin“ harcı olamaz... Aykut Hoca, Başakşehir maçına böyle radikal ve cesur bir adımla başladı... Gördük ki Aykut Hoca haklı çıktı... Maç başladı, Fenerbahçe, kaleci Volkan Babacan dahil sahada hangi Başakşehirli oyuncu varsa baskı yapmaya başladı... Öyle ki, gölgelerini bile kovaladı... Başakşehir bu baskı karşısında, tıpkı Konya maçında olduğu gibi ne yapacağını şaşırdı, eli - ayağı birbirine dolaştı, iki pası bile yapmayı başaramadı... Baktığınızda Başakşehir’in ilk yarının son dakikasında duran toptan Chedjou kafasıyla sadece tek pozisyon yaratabilirken, Fenerbahçe 5-6 golle bitebilecek, çok daha farklı bir galibiyeti kaçırdı... Fenerbahçe’nin oyun disiplinini anlatmak için sadece Fernandao‘ya bakmak bile yeter... Fernandao attığı iki golün dışında her Başakşehir atağında ya sağbekinin, ya solbekinin önündeydi... Aykut Hoca’ya sorsanız herkesten vazgeçer, Dirar’dan vazgeçmez... Bana göre haklı... Dirar ucuz ve gösterişsiz futbolcu olduğu için belki de seyircinin gönlüne giremiyor ama, Aykut Kocaman’ın da gözünden düşmüyor...

Savunmada var, hücumda var, Fenerbahçe‘nin ”dinamizmini“ ayakta tutan oyuncu Dirar... Neustadter’e dudak büküyorduk ama “adam“ yokluğunda ilk 11’e yerleşti ve takımın en sağlam halkalarından biri haline geldi... Josef ile Mehmet Topal’ın savunmanın önünde duvar örüşü, elbette iki stoperin işini kolaylaştırıyor... Fenerbahçe adına maçta en önemli görüntü şuydu: Her Başakşehir atağında Fenerbahçe 7-8 oyuncusuyla, belki de tüm takımıyla savunmadaydı... Başakşehir‘e iğne deliği bırakmadı... Her Fenerbahçe atağında da 4-5 oyuncu ile rakip ceza alanı içindeydi ve attığının  dışında en az 4-5 golü kaçırdı... Hem savunmada, hem hücumda bu kadar kalabalık olmak, elbette önemli bir fizik gücü, dayanıklılığı da gerektiriyor... Fenerbahçe’de bunu da gördük... Başakşehir için  Epureanu, Emre ve Mossoro’nun yokluğunu telafi etmek elbette kolay değil... Ama Başakşehir yenilgiyi buna bağlarsa yanılır. Sanki Başakşehir’in futbol anlayışı bir değişime uğruyor gibi. Daha dayanıksız, daha yumuşak, çabuk kırılan, çabuk bozulan bir Başakşehir‘e doğru...

Abdullah Avcı maçtan  önce “kaybedersek fazla bir şey kaybetmeyiz“ demişti... Buna katılmam, Başakşehir‘in çok şey kaybettiğini düşünüyorum. Fenerbahçe‘nin de “mucize“ gibi olan şansını ciddi ölçüde yükselttiğini... Tabi oynamadan kazananlardan biri de Galatasaray oldu. Geçen hafta böyle bir fırsat gelmiş kullanamamıştı. Galatasaray‘ın aynı fırsatı ikinci defa kaçıracağını düşünmüyorum. Futbol böyle bir oyun. Bazen kendiniz kazanırken, en zorlu rakibinize de çok önemli bir fırsat yaratabiliyorsunuz...

Kocaman pres (Ali Ece) - Fanatik

Fenerbahçe, ilk 20 dakikada ne kadar tam saha pres yaptıysa o kadar net pozisyonlar buldu. Fakat o dakikalarda presi ne kadar iyi yaptıysa son vuruşları o kadar kötü yaptı. Hadi diğerleri tamam da Giuliano kadar iyi bir son vuruşçu o fırsatları nasıl kaçırdı? Herhalde sakatlığın geçici izlerinden dolayı diyelim... Sonrasında Fernandao sadece hava toplarından ibaret olmadığını ve zamanında Süper Lig’de gol kralı olduğunu hatırlatan cinsten bir gole imza attı. 

1-0’dan sonra da Fenerbahçe o tam saha presine devam etmeliydi ama etmedi. Gereksizce geri çekildi, ilk yarı sonuna kadar skoru 1-0’da tutan Volkan Demirel oldu. 2. yarıda Kocaman, 30-45 arasındaki gömülme riskinden vazgeçti. Emre’siz Mossoro’suz Başakşehir, Fenerbahçe’nin tekrar başlayan tam saha presi karşısında çok bocaladı. Fenerbahçe 2. golünü de presle kaptığı toptan attı. Gecenin sorusu 90 artıda skor 0-0 olsaydı, Clichy’nin Alper’e yaptığı harekete hakemin kararı farklı olur muydu? Maçın starı Fernandao, fizik gücü zirvedeyken gol kralı olmuştu. Sakatlıklar sonrası ilk kez aynı yüksek fiziksel seviyeye döner dönmez golleri de geri döndü. Maçın olayı Aykut Kocaman’ın Fenerbahçesi’ni bir kez daha kazandıran büyük maç planı bence günün olayı olmayı başardı. Kısa mesaj Bu ligde şampiyonluk yarışı her hafta yeniden başlar.

Ligin Ağabeyi (Gürcan Bilgiç) - Sabah

Maçın ışığını Aykut Kocaman 4 gün önce yaktı...

Gençlerbirliği beraberliğinin şoku yaşanırken, "Başakşehir'i de yeneceğiz, Beşiktaş'ı da" diyerek radikal çözümü herkesin gözüne soktu. Aykut Hoca'ya bunu söyleten klasik büyük takım hamaseti değil, oyuncu grubunun yükselen takım performansının başarı sınırıydı. Sonucu değiştiren etkenin kalite olduğunun farkına vararak, bu açığı gidermenin mücadeleden geçtiğini biliyordu. Zaten "Valbuena oynamaz mı?" sığlığında eleştiri geliştirenlerle anlaşamamasının nedeni de bu. Başka yerden bakılıyor oyuna. Abdullah Avcı'nın makinesini etkisiz hale getirmenin yolu da bu. Takım ezberini bozarak, onları liderliğe taşıyan mükemmel anlayışı etkisiz hale getirmek. Öyle bir baskı yaptılar ki, devre bittiğinde kaleyi tutan şut sayısı ikiydi. En tehlikelisi de korner atışından gelen topta Chedjou'nun kafa vuruşu oldu. Maç Fenerbahçe'nin istediği gibi şekilleniyordu, bunu sağlayan da takım olarak baskı yapmaları, her yere koşmalarıydı. İkinci golle birlikte Başakşehir'in kazanma inancı da geriledi. Denedikçe duvara çarptılar. Ortada müthiş bir ders vardı. Kazanmanın sırrı büyük takım olmaktan değil, mücadele etmekten geçiyor. "Ben tedbir almam" mantalitesinde olanlara "beş" atmış bir takıma, "çaresizliği" ancak böyle hissettirebilirsiniz. Valbuena'yı oynatmayan Aykut Hoca'ya da saldırıyorlar, tel tel dökülen Arda Turan'ı oynatan Abdullah Avcı'ya da. İroniye bakın değil mi? Aslında ikisi de haklı. Oyunu kazanmanın "kora kor"dan geçtiğine inanıp, yıldızının defansif zafiyetini yaşamak istemeyen Aykut Hoca'nın doğrularını gördük.

Emre Belözoğlu'nun olmadığı maçta, Abdullah Avcı'nın da planları yanlış değildi. Buradaki sıkıntı Mossoro'nun pas kurgusundaki rolünden eksik kalmaları aslında. İki takım içinde finaldi ve Fenerbahçe "yola devam" diyerek şampiyonluk iddiasını ortaya koydu. Aykut Kocaman uzun yolun futbolcu değil, takım performansı ile yapılabileceğini bir kez daha anlattı bilmeyenlere. Böyle bir çizgiden dönebilmek için, "ikisini de yeneceğiz" diyecek kararlı ifadeye ihtiyaç vardı. Fenerbahçe, geri geldi, yine "ağabey" olarak.

Lideri büktü (Mehmet Demirkol) - Fanatik

Başakşehir’in değil belki ligin en oyuncusu Emre Belözoğlu. Duran top kalitesinin yokluğu 1 puan değerinde. Ama Epureanu ve Mossoro da fazlasıyla arandı. Beklendiği üzere ön alan baskısıyla oyuna giren Fenerbahçe rakibini kendi genetiğinden kopardı. İlk golü bulduklarında 3 net gol kaçırmışlardı. Rakip savunmanın top ayağındayken hemen her seferinde onları hataya zorladılar. Chedjou’nun bölgesinden Dirar, Giuliano ve Fernandao’yla kolay kaleye sarktılar ve Başakşehir bir süre sonra uzun vurmak zorunda kaldı. Ancak bunda da savunma kusursuza yakın bir kompakt oyun oynadı. Neto ve Roman orta sahalarına yakın durup Visca, Arda ve Adebayor’u sahadan sildiler. Teknik anlamda, bu kadronun potansiyeli göz önüne alındığında eleştirilecek hiçbir şey yok. Fenerbahçe oyuncuyla değil oyunuyla kazandı. İBFK ise oyuncuları olmadığı için oyununu kaybetti ve yenildi.

Gecenin sorusu

Mathieu Valbuena, Aykut Kocaman’ın bu oyununa ikna olacak mı? Yoksa sezonun geri kalanında da rotasyon oyuncusu olarak kenarda beklemeyi kabul mu edecek?

Maçın starı

Neto - Roman ikilisi mükemmele yakın oynadı. Giuliano ve iki gol atan Fernandao parladı. Ancak Dirar’a ayrı bir parantez açmak lazım. Sezon başında onun böyle bir fiziki güç gösterisine girebileceğini hiç tahmin etmezdim. Maçın yıldızı oydu.

Maçın olayı

İkinci gole bakın. Adebayor saçma bir top kaybı yapıyor. Dirar depara kalkıp gelen Isla’ya veriyor. Ancak yakın olan Arda ve İrfan takip etmiyor. Isla ortalıyor Fernandao atıyor. Başakşehir’in genetiğinin dışına ne kadar çıktığını buradan anlayabilirsiniz.

Kısa mesaj

Aykut hocanın, “Rakipleri bükeceğiz” vaadi en üst seviyede gerçek oldu. Eğer vasat rakiplere karşı da bu konsantrasyon sağlanırsa, yarış sonuna kadar devam eder

Başakşehir büyükmüş gibi yapınca... (Uğur Meleke) - Hürriyet

“Kolektif” sözcüğünün altını çizme ihtiyacı hissediyorum; çünkü o baskı bir grup oyuncunun birbirinden bağımsız kendilerini yerden yere atması, sağ bekten stopere, stoperden sol beke anlamsız koşturması şeklinde değildi. Baskı organizeydi, salt sporcuya değil alana yapılan bir baskıydı, bütüncül hareket eden bir pres grubu vardı Fenerbahçe’nin ön tarafında. İlk 1 saatte bu baskıda çok başarılı oldular, Başakşehirliler’i kritik noktalarda 4 top kaybına zorladılar. Attamah, Gökhan, Chedjou ve Adebayor’un birer top kaybı 4 net pozisyon, 2 de gole sebep oldu ilk 1 saatte.

EN RAHAT GALİBİYET

Tabii bu bölümde Başakşehir takımının Fenerbahçe presine verdiği reaksiyonu da ele almak gerek. Maçı izleyen herkes, daha 5’inci dakikada Fenerbahçe’nin önde arzulu bir baskı yaptığını gördü. Zaten geçen hafta ilk 11’de sahaya çıkan Valbuena-Soldado’nun da başlamama nedeni buydu, Kocaman tamamen koşucu-yıpratıcı bir ön grup seçti Başakşehir’de. Ve bu baskıya karşı Başakşehirliler ısrarla pasla çıkmaya çalıştılar geriden! Eğer söz konusu takım bütün öyküsünü “güzel oyun” üstünden yazmış olsa anlayacağım, temel prensipleri bu olduğu için hiçbir koşulda vazgeçmiyorlar deyip takdir edeceğim. Ancak bu takımın genetiği zaten bu değil ki! Başakşehir’i üç yıldır üstte tutan futbol, vur-koş oyunu.


Üstelik geride Epureanu, merkezde Emre yokken, Başakşehir’in büyük takımmış gibi yapması, ısrarla uzun vurmak istememesi, garip geldi bana doğrusu. Fenerbahçe de sezonun en rahat galibiyetini almış oldu bu sayede.

ARDA, HAZIR DEĞİL

Fenerbahçe’nin bu haklı galibiyetinde birkaç detayın daha altını çizmek gerek:

1- İlk devrede birinci bölgelerdeki pas sayısı 86’ya 31... Yani Başakşehir bir sürü kayıp yapmasına rağmen orada topu gevelemekte ısrar ederken, aksine Fenerbahçe birinci bölgeyi hızlı geçmiş.

2- İlk devrede Volkan Babacan 30, Arda 20 pas yapmışlar. Arda fiziksel olarak hiç hazır değil.

3- Geçen hafta çizgiye iki inişinde yerden iki harika pas çıkaran Isla, bu hafta da ikinci golde “topun ne zaman kaldırılacağı dersi” verdi adeta. Hasan-İsmail-Şener’in dikkatine.

MAÇIN ADAMI: AYKUT KOCAMAN

İNANDIĞI bir doğru var, senin-benim-çoğumuzun hoşuna gitmiyor. Keyif de vermiyor. Ama dün inandığı o doğru öyle iyi sonuç verdi ki, maçı daha oynamadan kafasında kazanmıştı Kocaman.

Senin için hazırladığımız haberler