Türk futbolunda Ömer Rıza devrimi!

30.06.2020 - 18:00 | Son Güncellenme: 30.06.2020 - 18:32

Trabzonspor ile olan sözleşmesi feshedip ayrılan eski futbolcu Ömer Rıza, yaklaşık 11 yıldır yürüttüğü hukuk mücadelesini kazandı.

Türk futbolunda Ömer Rıza devrimi!

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Ömer Rıza kararında TFF Tahkim Kurulu başta olmak üzere, tüm kurullarının bağımsız olmadığına hükmetti. Bu karar adeta ikinci bir Bosman Kararı niteliği taşıyor. TFF'nin bir an önce yeniden yapılanmaya gitmesi şart. Konuyu yakından takip eden Prof. Dr. Burak Gemalmaz, devrim niteliğindeki bu kararının ne anlama geldiğini ve ne tür sonuçlar doğuracağını Ajansspor için kaleme aldı.

BURAK GEMALMAZ

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 28 Ocak 2020 tarihli pilot kararında Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Tahkim Kurulu'nun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. Maddesi anlamında, bağımsız ve tarafsız bir yargı yeri olmadığına hükmetti. Bu karar 22/06/2020 tarihinde Türkiye’nin yaptığı itirazın reddedilmesiyle kesinleşti.

AİHM'in verdiği bu karar basit bir ihlal ve tazminat kararı değildir. Bu karar 'Türk Spor Tarihinin Bosman Kararı’dır. Hatta mahkemenin yaptığı tespitler, sporda uyuşmazlık çözüm mekânizmasının temellerine ilişkin olduğu için, tüm uyuşmazlık çözüm sistemimiz bu karardan etkilenecek ve yapısal düzenlemeler kısa zaman sonra beraberinde gelecektir.

Bu karar sadece TFF'yi etkilemeyecek

28 Ocak’ta açıklanan bu kararın bir önemi de 'Pilot Karar' olmasıdır. Mahkeme, bundan sonra önüne gelecek Tahkim Kurulu kararlarına dair şikâyetlerde uygulayacağı kriterleri bu kararla deklare etmiştir. Nitekim AİHM önünde karar aşamasına gelmiş başka başvurular da bulunmaktadır. Kaldı ki mahkemenin tespit ve değerlendirmeleri sadece TFF Tahkim Kurulu için değil, hem diğer spor federasyonlarının kurulları hem de benzer nitelikteki tüm kurullar için geçerlidir.

Tahkim Kurulu'nun değişmesi şart

Bu kararın kesinleşmesi ile bugüne kadar TFF Tahkim Kurulu’nun bağımsız ve tarafsız yapısal/kurumsal bir mercii olmadığı, dolayısıyla bugüne dek verdiği kararların bu sakatlıkla malul olduğu tescillenmiştir. TFF Tahkim Kurulu’nun adil yargılanma standartlarına uygun şekilde yeniden yapılanmaya gidilmeden, mevcut yapısıyla vereceği kararlar bağımsızlık ve tarafsızlık açısından sorunlu olacaktır. Dolayısıyla Tahkim Kurulu kararlarıyla hakları kısıtlanan kişilerin (sporcular, hakemler vs) uğradıkları veya uğrayacakları zararlara dair hukuki girişimlerde bulunabilmesi mümkündür.

Tahkim ama nasıl bir tahkim?

Tabii burada küçük bir parantez açıp, AİHM kararında TFF’nin ve dolayısıyla Tahkim Kurulu’nun oluşumunda kulüplerin dominant pozisyonda olduğu kabul ettiği için, bir kulüp veya kulüp yöneticisi bakımından Tahkim Kurulu'nun yine de bağımsız ve tarafsız bir mercii olup olmadığı hususunun şimdilik belirsizliğini koruduğunu not edelim. AİHM sportif uyuşmazlıkların tahkim usulüyle çözülmesine karşı değildir. Tersine, sporun özgül niteliği gereği, hızlı, varsayılı olarak ucuz ve varsayılı olarak uzmanlardan müteşekkil tahkim kurullarının varlığını desteklemektedir. Sadece bu tip tahkim kurullarının AİHS’deki standartlara uygun şekilde kurulması ve işlemesi gerektiğini; eğer böyle olmayacaksa tahkim kurullarının kararlarının yargısal denetime açık olması gerektiğini söylemektedir.

Aslında AİHM’in Ali Rıza ve diğerleri kararı, futbolcuların, teknik adamların, hakemlerin, kısacası kulüpler dışında kalan her futbol paydaşının TFF yönetiminde ve Tahkim Kurulu'nun dizaynında dışlandığını ve bu dışlanmanın yapısal bir ihlal niteliğinde olduğunu söylemektedir. Bu nedenle aslında AİHM kararı, futbolun kulüpler dışındaki paydaşlarının hem haklarına kavuşmasını sağlayacak, hem de bundan böyle TFF yönetim ve Tahkim Kurulu oluşumunda en azından görece eşit şekilde rol oynamalarını temin edecektir. Zira bu yönde değişikliklerin yapılması, Türkiye için hukuki bir zorunluluk haline gelmiştir. Kararla birlikte Türkiye TFF Tahkim Kurulu’nun yapısını değiştirme ve bağımsızlığını kuvvetlendirme yükümlülüğü altına girmiştir.

TFF'nin ne yapması gerekiyor?

Bunun için;

  • • TFF mevzuatında bazı değişiklikler yapılması,
  • • TFF Tahkim Kurulu üyelerinin görev sürelerinin TFF Yönetim Kurulu'ndan ayrı şekilde yeniden düzenlenmesi,
  • • TFF Tahkim Kurulu üyelerinin kulüp kontenjanları gözetilmeksizin tarafsız ve bağımsız olarak atanması,
  • • TFF Tahkim Kurulu ve üyelerini dış etkilerden koruyarak, bağımsız çalışabilmelerini sağlayacak usul düzenlemelerinin yapılması,
  • • Hem TFF Tahkim Kurulu’nun hem de Uyuşmazlık Çözüm Kurulu’nun yapısının değiştirilerek, sabit hakem anlayışı yerine havuz sistemine dönülmesi veya havuzlu ayrı bir Spor Tahkim Mahkemesi kurulması gibi değişikliklerin acilen hayata geçirilmesi gerekmektedir.

 

Burada saydıklarımız sadece birer öneri olup bağımsızlık ve tarafsızlık koşulunun sağlanması için minimum gereklerdir.

PFDK ve UÇK da değişecek

Bu bağlamda TFF Tahkim Kurulu dışındaki hukuk kurullarının; Uyuşmazlık Çözüm Kurulu (UÇK), Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK), Amatör Futbol Disiplin Kurulu (AFDK) da adil yargılanma hakkı standartlarını içselleştirmesini sağlayacak tedbirler almak ise TFF’nin en öncelikli görevidir.

AİHM önünde TFF’nin tasarrufları (AFDK ve PFDK kararları) ile Tahkim Kurulu kararlarından ötürü Türkiye’ye karşı yapılmış başka derdest başvurular da bulunmaktadır ve bu başvurularda mahkemeye erişme hakkı, savunma hakları/silahların eşitliği, disiplin yargısında hukuka aykırı elde edilen deliller gibi adil yargılanma hakkı ve etkili iç hukuk yolları meseleleri ile ifade özgürlüğü ve ayrımcılık yasağı ihlalleri gündeme gelecektir.

İnsan haklarına kapı açılmalı

AİHM tarafından yapılan insan hakları denetiminin TFF’nin tasarrufları ile Tahkim Kurulu kararlarını kapsaması, TFF hukuk kurullarının insan haklarına dayanan bir hukuki inceleme yapacak şekilde yeniden teşkilatlanmasını, hukuk kurulları üyelerinin insan hakları alanında yetkinleşmesini gerektiriyor.

Tabii aslında TFF’nin bütün bu değişiklikleri sağlam temelde yapabilmesi için, acilen kurumsal yapılanmasının tüm boyutlarındaki insan haklarına riayet durumunu sistematik şekilde açığa çıkarması gerekmekte. Bu amaçla, Birleşmiş Milletler (BM) tarafından üretilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi ile Uluslararası Çalışma Örgütü’nün ürettiği insan hakları belgeleri çerçevesinde ayrıntılı bir değerlendirme raporu hazırlanmalı. Zaten hem FIFA hem UEFA uluslararası tanınmış insan haklarına riayeti müktesebatlarına eklemiş durumda. TFF, 5894 sayılı Kanun ve Statüsü uyarınca, FIFA ve UEFA’nın yetkili organları tarafından koyulan kuralların ulusal düzlemde gereği gibi uygulanmasını sağlamak zorunda. Dolayısıyla FIFA ve UEFA’nın benimsediği insan hakları standartları TFF bakımından bağlayıcı bir yükümlülük oluşturmakta. Ayrıca, TFF Statüsü’ne göre futbol hizmetinde faaliyet gösteren bütün paydaşlar FIFA ve UEFA mevzuatına uymak zorunda; TFF bünyesindeki kurullarda görev alan kişiler de bu kurallarla bağlı.

Bu yapılandırma kaçınılmaz

Sonuç olarak, insan hakları ve spor alanı artık ayrılmaz bir bütün olarak değerlendirilmeli. Sporun özgüllüğü konusunu tartışmaya devam edecek olsak da spor ve özelde futbol, sosyal ve ekonomik yaşantımızın önemli bir parçası olmaya devam ettiği sürece hukuk kurallarının spor alanına işlememesi söz konusu olmayacaktır. Bu nedenle Ali Rıza ve diğerleri kararının, insan hakları hukuku ilkelerine riayet etmeyen her yapının er ya da geç kendisini bu ilkeler doğrultusunda yeniden yapılandırmak zorunda kalacağını gösterdiğini söyleyebiliriz.

KONUYLA İLGİLİ ÖZEL HABERİMİZİ BURADAN OKUYABİLİRSİNİZ.

Senin için hazırladığımız haberler