Yazarlar, Fenerbahçe - Osmanlıspor maçı hakkında neler dedi?

09.04.2018 - 09:21 | Son Güncellenme: 09.04.2018 - 09:21

Yazarlar, Fenerbahçe - Osmanlıspor maçı hakkında neler dedi?
Fenerbahçe tat vermiyor - Erman Toroğlu / Fotomaç Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman'ı şekli belli. 'Önce sağlam defans yapayım sonra nasıl olsa atarım.' İyi güzel de karşındaki takım düşme hattında. Sen bunu yenemezsen zaten işin bitiyor. Tedirgin oynayan senin rakibin. Peki o tedirgin oynuyor, sen de tedirgin oynatıyorsun bu iş nasıl olacak? Karşılaşmanın ikinci yarısına Valbuena ile başlıyor. Şimdi herkes diyecek ki 'O girdi şekil değişti.' Kesinlikle hayır. Tamam Valbuena bir hareket getirdi Fenerbahçe'ye ama Osmanlısporlular iki golde de sarılacivertli futbolculara ayaklarındaki topu verdiler. TARAFTARI İNANMIYOR  Yani Fenerbahçe'nin hazırlayıp da attığı bir gol göremedik dün akşamki maçta. Birinci gol, top çizgiyi geçti mi geçmedi mi? Yardımcı hakem yerinde olsa inanacağım. Ama yerinde olmadığı için pozisyona inanmıyorum. Fenerbahçe'nin stadı 52 bin kişilik. Ama dün akşamki karşılaşmada tribünlere gelen 22 bin kişi var. Yani Fenerbahçe'nin şampiyon olacağına kendi seyircisinden yarısından fazlası inanmıyor. Peki her takım şampiyon olacak diye bir kanun yok. Ama bir takım güzel futbol oynamaz ve çok iyi mücadele etmez diye bir kanun da yok. Mağlup olabilirsiniz, berabere kalabilirsiniz ama iyi futbol oynamalısınız. Fenerbahçe takımı, Aykut Kocaman ile beraber estetik olarak kendi seyircisine hiçbir şey verliyor. OZAN'I G.SARAY'A VER Mağlup olabilirsiniz, berabere kalabilirsiniz ama iyi futbol oynarsınız. Fenerbahçe taraftarı sürekli hücum eden, coşkulu oynayan, baskı kuran, tempo yapan bir takım istemiştir yıllarca. Bunları yapabilecek futbolcular istemiştir. Peki Başkan Aziz Yıldırım ve Aykut Kocaman'ın gönderdiği Alex'ten sonra o tarz bir futbolcu geldi mi? Cevap net bir şekilde hayır. Fenerbahçe zorluya zorlaya girdiyorlar bu kalitesiz ligimizde. Dün gece bunun bir örneğini daha gördük. Sarı-lacivertli takım biraz mücadele ediyor ama oynadıkları futbolun karşılığı keçiboynuzu gibi. Çiğniyorsunuz çiğniyorsunuz ağzınızda çok az bir tat kalıyor. Yani maça gelen Fenerbahçe seyircisi stada, TV'den izleyenler de yayıncı kuruluşa verdikleri paraların karşılığını alamıyorlar. Mesela Fenerbahçe'de Ozan Tufan nerede? Mehmet Ekici nerede? Ozan'ı verin G.Saray'a bakalım seneye nasıl olacak? Teknik direktör ego ile hareket edemez. FATİH TERİM'E BAK Aykut Kocaman'ın zevk vermeyen futboluna bak, bir de Fatih Terim'e... Fatih hoca bir şeyler yapıyor, yeni isimleri takıma monte ediyor ve taraftarlar hemen her maçta zevk alıyor. Yani Terim ölüyü diriltirken, Kocaman ise canlıyı tabuta koyuyor..
“Sistem dışı” galibiyet! - Ercan Güven / Milliyet  Kazanmak güzel de... Fenerbahçe’nin birbirinden madalyonun iki yüzü kadar farklı iki devredeki futbolu, iyice altını çizdi ki, bu takım bazı frenleri olmasaydı finişe altı hafta kala ligin “Baş altı” klasmanında mücadele etmez, öndeki üç rakibinin yenilmesini beklemek yerine kendi kaderini kendi çizerdi.  İspat mı?.. Maçın ilk devresi Aykut Kocaman’ın sistemiydi.  İkinci devre hoca sistemi zorladı. Prensiplerine aykırı işler yaptı. Ve sonuç ortada. Perişan bir ilk devre, ikinci yarıda oynayan, sonuç bulan Fenerbahçe.    “Kadıköy’de kötü, deplasmanda iyi oynuyor” efsanesi de palavra.  Aslında Fenerbahçe’nin deplasmanda iyi futbolu, rakiplerin kazanmak için sahaya çıkmaları yüzünden. Fenerbahçe sisteminin verimli olması için böyle galibiyet peşinde bir rakip gerektiriyor.  İş Kadıköy’e gelince, rakip farklı oynuyor, Fenerbahçe yine bildiği sistemi.  Ortaya çıkan tatsız, coşkusuz, kuru, yavan futbol seyirciye hoş gelmiyor, tatsız taraftar Kadıköy’de ekstra baskı yaratıyor, “aman yenilmeyelim” derdindeki takım bildiğini bile oynayamıyor. Fasit daire gibi Fenerbahçe’nin var olan potansiyelini indirmekten başka işe yaramıyor sistem.  Bakınız; Osmanlıspor maçının iki ayrı devresi... HHH   Osmanlıspor galibiyetine gelince... Fenerbahçe Aatıf’ın yokluğu yüzünden maça aklı karışık başladı!.. Çünkü Aykut Kocaman savunmaya katkısı düşük Valbuena’yı yok sayıyor, Mehmet Ekici’nin geriye koşmasını zayıf buluyordu. Savunma güvenliği adına Alper monte edilmişti takıma.  Ama nereye?.. İkinci santrafor gibi. Giuliano sol kanatta işe yaramaz pozisyonda harcanırken Soldado’ya en yakın oynayan Alper’di. Peki, hücumda bunca zeka oyunlarına karşın fark yaratabiliyor muydu Fenerbahçe forvet hattında? Asla...  İlk yarı boyunca kaleyi bulan şutu, ceza sahasına işe yarar ortası yoktu Fenerbahçe’nin. Rakip yarı sahaya yerleşmiş olsa bile çalım atan yaratıcı adam eksikliği ile “sistem merakı” Fenerbahçe’yi frenliyordu.  Ama savunması yerli yerindeydi Allah için! Sanki Fenerbahçe ligin düşme hattındaki Osmanlıspor ile değil, Avrupa’da çeyrek final oynuyordu bu savunan anlayışıyla. Öndeki üç rakip dolu dizgin giderken beraberlikle mağlubiyetin bir farkı yoktu ki.   Olsun, Umar Aminu veya Serdar arkaya sarkıp bir gol atmasın da... Bu arada Fenerbahçe’nin iş yapan sağ kanadında Dirar, Şener ikilisi iyi çalışmayıp, Osmanlıspor savunması başta Anıl olmak üzere merkezi iyi kapatınca ilk yarıda Fenerbahçe’nin gol atması imkansız hale geldi.  HHH İşin böyle gitmeyeceği belliydi. Aykut Kocaman ikinci yarıda sahaya Alper’siz, Valbuena’lı takım çıkardı.  İştahla transfer edilen, sonra tu kaka olan ve arada sırada kurtarıcı ilan edilen Valbuena’ya yine iş düşmüştü!..  Artık Giuliano merkeze geçmiş, Fenerbahçe’nin ilk yarıdaki boş baskıları kale önünde tehlikeye dönüşmekteydi ve gol 54. dakikada Skrtel’den geldi. Ama ne gol! Osmanlıspor kalecisi Karcemarskas’ın yine televizyon kanallarında tuvalet kağıtlarıyla tarif edilme ihtiyacı yaratacak kurtarışı için “top içerde” dedi hakem.  Zaten fark etmezdi... Çünkü Fenerbahçe istenmeyen adam Valbuena ile yine üretken hale gelmişti. Altı dakika sonra Giuliano’nun direkten dönen topunu tamamlayan Soldado farkı ikiye çıkardı. Altı dakika sonra Soldado’nun direkten dönen bir şandeli de vardı. Özeti... Fenerbahçe bol pozisyonlu heyecanlı ve “sistem dışı” ikinci yarıyla kazandı maçı. Haftaya deplasman iyi de, sonra Kadıköy’de ne olacak bakalım.
İstedi mi oynuyor... - Şansal Büyüka / Milliyet  Son maçında Kayseri deplasmanında beş gol atıp geliyorsun, ama Kadıköy‘de maçına 500 seyirci daha fazla gelmiyor... Niye: Çünkü seyircinin  umudu yok, seyirci bu futbolu reddediyor... Zaten kalan haftalar artık sayılı... Şampiyonluk kaçtı kaçıyor... ”Yıkılmaz kale“ denen Kadıköy, bu sezonun “puan cenneti“ oldu... Hadi, Kadıköy’de çok puan kaybettin, biraz futbol oyna, biraz coşku yarat, tribünleri bi oturt-kaldır da heyecan olsun... Bunların hiçbiri yoktu ilk yarıda... Fenerbahçe adına, futbol adına herşey “sıfır“dı... Nitekim devre de 0-0 bitti... Fenerbahçe çerçeveyi bulan şut atmadan, kaleci Karcemarskas yere yatmadan... Ancaaak... Bu olumsuzlukların hepsi ilk 45 dakikada kaldı... Bu yarı sonundaki tepki ve Valbeuna’lı başlangıç işe yaramış olacak ki, ikinci yarıda çok daha farklı, çok daha hırslı, iştahlı, baskılı bir Fenerbahçe izlemeye başladık... Sahadaki görüntü zaten neyin olacağını, ya da olmayacağını çok açık gösteriyor. Nitekim ikinci yarının hemen başındaki “parlak“ başlangıç ve Giuliano’nun kaçırdığı pozisyon golün geç kalmayacağının habercisi gibiydi. Bu parlak başlangıç Skrtel golüyle “ektiğini biçmeyi” başardı... Bu golde top çizgiyi geçti mi geçmedi mi, günahı yardımcı hakemin boynuna... Geçse de, geçmese de karar vermesi zor bir pozisyon... İkinci golde de ofsayt tartışması olduğunu unutmayalım... Soldado golü, aslında Giuliano vuruşunda olmalıydı. Brezilyalı boş kale yerine direğe nişanlayınca dönen topu gol yapmak Soldado’ya kaldı... Ancak Soldado’nun Karcemarskas‘ın üstünden aşırdığı ve direkten dönen vuruşu tepeden tırnağa “kalite“ gösterisiydi... Hayrettir, Fenerbahçe’ye golleri atmak, parlak ve seyirciyi son derece mutlu eden futbolu oynamak için 15 dakika yetti... 45 ile 60 arasındaki   “göz kamaştıran” futbolun ardından Fenerbahçe gaz kesti... Ama asla ilk yarıdaki o tahammül edilmez haline dönmedi... Osmanlıspor bu sezon sonunda “Ankara’nın taşına bak, gözlerimin yaşına bak“ türküsünü yanık yanık söyleyebilir... İlk yarıyı gol yemeden bitirmesi kendi iyiliğinden değil, Fenerbahçe’nin kötülüğündendi... Açık konuşalım: Ligde kalmak için bu futbol Osmanlıspor’a yetmez... Fenerbahçe seyircisi dün iyinin de, kötünün de hakkını verdi... İlk yarı sonunda ıslıkla, tepkiyle soyunma odasına gönderdiği takımını, ikinci yarıda alkışa boğdu... Yeter ki Fenerbahçe oynasın... Nitekim Fenerbahçe takımı ikinci yarının ilk çeyreğinde futbolun hakkını verdi... Madem  istediğiniz zaman oynayabiliyorsunuz, seyirciyi mutlu edebiliyorsunuz, bunu maçın diğer bölümlerinde niye yapmazsınız... Başka maçlarda niye göstermezsiniz... Gücünüz var, yeteneğiniz var, giydiğiniz forma da Fenerbahçe forması... Daha ne istiyorsunuz...
Dilmen’in bitiremediği kelime- Serdar Ali Çelikler / Habertürk Biri zaten zayıf olan şampiyonluk şansını sonuna kadar devam ettirmek için kazanmak zorunda olan ekip, diğeri de düşme mücadelesi yaptığı rakiplerinin kazandığı haftada son 5 maçtır kaybetmemenin verdiği özgüvenle sahaya çıkan takım. İlk 45’te kaleleri bulan şut yoktu. Devre arasında NTV’deki Yüzde Yüz Futbol programında Rıdvan Dilmen’i dinledim. Rıdvan Hoca, önce takımın kalitesini, hücum bölgesindeki isimlerin yeterliliğinden dem vurdu ama sonra şöyle dedi: “Ne olur, Osmanlı’ya yenilsen?.. Hoca (Kocaman’dan söz ediyor) Valbuena gibi oyuncularla ilgili ‘Aminu, Serdar Gürler gibi hızlı oyuncular arkaya kaçar mı?’ diye düşünüyor. Hoca bu, kafasına bu kork... (burada kelimeyi devam ettirmedi) bu düşünceyle yaşıyor. Şenol Güneş de kafasında ‘gelirlerse gelsinler’ diye bakıyor...” dedi. 2. yarı başladı; Alper yerine Valbuena oyuna girdi, Giuliano yerine (santrfor arkası) geçti. F.Bahçe biraz ama sadece biraz tempoyu artırdı; sağ kanat ağırlıklı akınlarla rakibinin üstüne gitti. Yine pozisyon bulunamasa da akın devamlılığı sağlandı, hiç olmazsa tribünler bir nebze oyuna girdi, çok tartışılacağına emin olduğumuz bir kafa vuruşu ile (piero çizimi olmadan gol - gol değil diyemeyiz) skor alındı. Sonra Osmanlı, çıkmaya çalışırken yetenek devreye girdi ve Giu-Soldado ikilisi ile gol geldi. Dakika 65 olduğunda durum 2-0 iken maçın yorumcusu Reha Kapsal, “Şimdi ilk yarıda kapalı Osmanlı savunmasına karşı daha çok iş yapabilecek Valbuena oturuyordu, Alper oynuyordu. Şu anda öne çıkan ve alan boşaltan Osmanlı’ya karşı Valbuena sahada ama asıl bu alanları değerlendirebilecek Alper çıktı. Kapalı savunmaya karşı Valbuena; skor alındıktan sonra Alper... Detaylar bunlar” dedi... Yani benim zaten fikrim belli ama hocayı eleştirmekten imtina eden isimlerin yorumları bunlardı. Aykut Kocaman son 2 senesinde 70 puana ulaşamamıştı. Bu sene de kalan tüm maçlarını kazanması halinde 72 puana ulaşacak. Söyleyeceklerim bu kadar... Osmanlı ile ilgili ise şunu söyleyebilirim: Bu takım hücum ederken geride bu kadar açık verecekse küme düşer. Son olarak zaten zevksiz keyifsiz kötü maçlar izlediğimiz şu dönemlerde hiç olmazsa bir kural getirelim ve şu yerde yatma hastalığına bir çözüm bulalım. TFF’ye yalvarıyorum: Ayağa kalkın adam gibi oynayın kuralını getirin. Yerde yatıp kalkmayan sahtekarlardan bıktım usandım. ŞENER Isla’dan da iyi; Dirar’dan da. Hakkıyla aldığı formasını gayet güzel taşıyor. SERDAR GÜRLER Ayakta durmak yerine sürekli yerde yatıyor. Top taşıyamıyor, pozisyon üretemiyor, olmadığı “Süper Yıldız” gibi davranıyor.
Valbunea gitmeli - Rıdvan Dilmen / Sabah Düşünebiliyor musunuz? Fenerbahçe taraftarı Neustadter'in çalımını alkışladı. Koskoca Fenerbahçe takımının, ilk yarı boyunca rakip kaleciyi yere yatırdığı pozisyon yok. Şampiyonluk için mücadele eden bir takım böyle oynamaz. Soldado ile başlayınca "Hoca niye Fernandao'yla başlamıyor" deniyor. Soldado ile başlamasa ona da "Niye başlamıyor" diyeceksin! Sorunun cevabı şu; ikisi de Fenerbahçe için çok yeterli santrforlar değil. "Kontradan gol yersek" diye düşünüyor Fenerbahçe... Şenol hoca ise "Gelirse gelsin, ben atarım" diyor. Aykut hoca, basketbol koçu gibi yönetmeye çalışıyor. Alex'i de 15 dakika oynatmaya çalışıyordu. İkinci yarıyı değerlendirecek olursak.... Bazı küçük rötuşlar, büyük sonuçlar doğurur. Günümüz futbolunda duran toplar üçte bir değerinde. Şampiyonluk yaşamış takımlara baktığımız zaman da duran topları iyi kullanan Hagi, Emre ve Alex gibi oyuncuları görürüz. Fenerbahçe ilk yarıda kenarlarla birlikte 8 tane duran top kullandı ama sonuç alamadı. İkinci yarıda, ikinci duran topta gol geldi. İlk golde yardımcı hakem topun çizgiyi geçtiğini gördü, tebrik ediyorum. Bu galibiyetle Fenerbahçe'nin kazancı ne oldu? "Daha alınacak 18 puan var. İlk üçte olanlarla oynamayacağım, onların birbirleriyle maçları var" diye düşünüyorlar. Önümüzdeki sezon Aykut Kocaman ile devam edilecekse ki, bence devam edilmeli, bu takımın daha ofansif, yetenekli ve efektif oyunculara ihtiyacı var. Şu gerçeği görmek lazım. Aykut hoca devam edecekse, Valbuena olmamalı. Kocaman'ın futbol tarzı bu. Kadrodaki oyuncular istediği oyuncular mı, tabii ki evet. Hedeflediği 11 bu mu tabii ki değil. Aykut Hoca, oyun anlayışı için koskoca Alex'i feda etti. Şunu da belirtmemiz lazım. Fenerbahçe son dört maçta hiç gol yemedi. Bu da bir beceridir. "Ben gol yemeyim, nasıl olsa atarım" diyorsa, ilk yarıdaki futbolla olmaz. İkinci yarıdaki futbolla olur. Valbuea'nın riskinin sadece savunmaya yarımcı olmuyor anlamında görmemek lazım. Aykut hoca top kayıplarını da düşünüyor. Bir gerçek var; Aykut Kocaman olacaksa Valbuena olmamalı. Kimse, haftaya Valbuena'yı yazmasın kadroya. Aatif oynayacak yine. Aykut hoca, "Ben buyum, böyle çalışıyorum" diyor. Hocanın iyi bir tarafı var dış etkenlerden etkilenmiyor. "Kaybedeceksem kendi oyunumla kaybedeyim" diyor. Hakem Halil Umut Meler, ilk yarıda Şener'in sert girişlerine kart göstermedi ama oyunu oynatmaya çalışan yetenekli bir hakem olarak görüyorum Meler'i.
Valbuena devreye girince - Ali Ece / Fanatik Fenerbahçe, tam saha hücum presle başladı ama pres 5 dakikadan fazla sürmedi. İlk 20 dakikada Fenerbahçe’nin taraftarı ayağa kaldıran tek gol girişimi Josef’in uzaktan attığı bir şuttu. İlk 45’in kalanı hep ezbere doldur boşalt! Halbuki Osmanlıspor ortadan seri pasla hücum eden takımları savunmakta çok zorlandığı için bu kadar az puana sahip. Yerden kısa pasta iş yapabilecek Soldado varken bu doldur boşalt duble gereksizdi. Bu ilk 45’teki doldur boşaltta Soldado da kayboldu gitti. Fenerbahçe de kocaman ilk yarıyı tek isabetli şut atmadan bitirdi. Fenerbahçe, 2. yarıda Valbuena’nın oyuna girmesiyle daha dinamik başladı. İlk gol duran toptan geldi. 2. gol ise Giuliano’nun ustalığının eseri. Tabii ki Valbuena’nın bu yedek kalmaktan paslanmış hali bile en azından Giuliano’nın ayağını güçlendirecek ekstra bir pas istasyonu olarak maça tesir etti. Gecenin sorusu Valbuena ilk 11’de başlasaydı oyun kalitesi ilk yarıdan daha yüksek ve onun doğal sonucu olarak skor ilk yarıdan Fenerbahçe lehine olmaz mıydı? Maçın starı Giuliano sadece skor katkısı ile değil hücumda kalite ve yüksek oyun aklı katkısıyla da Fenerbahçe’nin bu sezonki en etkili ve istikrarlı oyuncusu. Maçın olayı Skrtel’in golünde bence top çizgiyi geçti ama bunun ‘bence’si ‘sence’si olmamalı, en azından birkaç dakika sonra pozisyonun tekrarı gol çizgisi teknolojisiyle yeniden verilmeli, herkes net görmeli. Kısa mesaj Fenerbahçe 2. yarıda yarışta tutunacak oyun ve skoru yakaladı. Bunu 90 dakikalara yayarsa sonuna kadar gidebilir.
Farkı fark etmek -  Gürcan Bilgiç / Sabah İlk 45'te Osmanlıspor'un tuzağında kaldı Fenerbahçe. İki hızlı oyuncuya atılacak toplar üzerine kurulmuş, alan daraltmaya yönelik savunma kurgusuna "yatan yerden kalkmasın" komutu da eklenmişti. Oyunun tempo kazanmaması adına daha önce de izlediğimiz klasik "bozma" hamlesi. Kalecinin topu oyuna geç sokması, her şeyin "ağır çekime" bağlanması, maçın havasını da etkiledi, tribünlerin oyuna girmesini de. Bu uyuşukluktan çıkma adına Valbuena'yı oyuna almak çaresiz oyunun tek çaresiydi. Hem tribünlere heyecan geldi hem de rakibe tedirginlik. Bu karar aksiyon olarak fayda getirmese bile, takımın geri kalanı için de "saldırıyoruz" anlamı taşıyordu. Yine de gol duran toptan geldi. Öne geçmek farklı bir taktiği getirecekti Fenerbahçe için ama İrfan Buz'un puanı "oynamamakta" arayan düşüncesinin bitimi demekti. Bu dakikadan itibaren genişleyen alanlar geldi ve top kayıplarının etkili ataklara dönüştüğü özlenen dakikalar seyredilmeye başlandı. Maçın başlangıcında veya devamında Kocaman için söyleyeceğimiz olumlu tek kelime yok. Kendisi "kazanan" takım istiyor ama her maçın kendi "duygusu" olduğunu hala görmekten kaçınıyor. Aatif'ın cezalı olmasa bile oynamaması gereken bir maçtı bu. Kapanan rakibi duran toplarla açacaktı çünkü. Ve bunları en iyi kullanan iki silahını (Ekici - Valbuena) kulübede oturtuyordu. Hep rakiplerin özelliklerinden bahsediyor. Saygı duymak doğru bir yorum ama küme düşmeme mücadelesi veren rakibi üç ofansif (Serdar, Batdal, Umar) oyuncu tercih ederek kazanmanın fırsatını arıyor. Aykut Hoca hala "dengenin" peşinde. Hamleleri yapmasa bile maçı kazanabilirdi. Ama anlaması gereken bir durum var; sadece koşan oyuncularını seyretmekten, topu rakipten çabuk alan takımı izlemekten kimse keyif almıyor. Zeka kalitesinin, koşu mesafesinin çok altında kaldığı, galip gelinen bir oyuna elbette biz de saygı duyacağız ama beğenmeyene, izlemek istemeyene de bu tercihleri yapanlar, "eyvallah" demeli. Rakamlar "Dört maçtır gol yemedik" diyorsa, bu takımın yerli yerinde ve doğru oynadığı anlamına gelmemeli. Aykut Kocaman, böyle söyleyenlere inanmamalı...
VAR gerekli - Ahmet Çakar / Sabah  Fenerbahçe'nin kazanması gereken bir maçtı... Kazandı da... Ama ikinci yarıdaki oyunuyla. Yoksa ilk yarıya baktığımızda Fenerbahçe sanki, ligin sonu gelmiş, hiçbir iddiası olmayan bir takım görüntüsündeydi. Her ne kadar rakip Osmanlıspor'un ceza sahası önlerinde sürekli topla oynasalarda anlamlı hiçbir pozisyon üretemediler. Tempo düşük, Osmanlıspor pozisyon oyununda etkili ve dolayısıyla da ilk yarıda Josef de Souza'nın attığı şut dışında tek bir pozisyon yok. İkinci yarıda görüntü birden değişiverdi. Daha hareketli, daha cesur oynayan bir Fenerbahçe vardı. Sebebi çok açık; çünkü Valbuena oyuna girdi. Valbuena futbol hayatının son döneminde olsa bile uzun aylar Aykut Kocaman'ın haksızlığına uğrasa bile sahaya girdiğinde hiçbir trip yapmıyor. 17 yaşındaki bir delikanlı gibi mücadele edip, sahaya her şeyini koyuyor. Dün gece de böyle yaptı. Zaman zaman topla fazla oynasa, paslaşmalarda yanlışlıklar yapsa bile özellikle baskılı oynanan iç saha maçlarında Valbuena çok etkili... Bu hareketlilik art arda kornerler getirdi. Zaten Fenerbahçe'nin en etkili olduğu anlar belki de ölü toplar. Korner de bir ölü top... İşte bunlardan birinde kaleye vurulan kafa sonucu Osmanlı kalecisi Karcemarskas çizgi üzerinde topu kucakladı. Bütün vücudu kalenin içindeydi. Ama önemli olan topun olduğu yer... Bence gol değil. Ama kul hakkı da yemeyelim. Çünkü bunun gol olup olmadığına karar vermek için hakem olmak gerekmez... Maç yayını esnasında kale çizgisini gösteren kamera olmadığından dolayı emin olarak konuşamıyoruz ama hissiyatım gol değil... Eğer golse de yardımcıyı kutlar ve kendisinden özür dilerim. Bu gol Osmanlıspor'un direncini kırdı. Zaten hızlı adamlarıyla ilk yarıda yakaladıkları kontratakları ikinci yarıda pek bulamadılar ve maçı kaybettiler. Hakemi beğenmedim... Fenerbahçe'nin net bir elle oynama penaltısını vermedi ve tekrar emin olmamakla beraber bir yanlış yardımcı hakem kararıyla Osmanlıspor'un tüm direncini kırdı. İşte Video Hakem Sistemi (VAR) bu anlar ve goller için gerekli.
Valbuena şart - Ömer Üründül / Sabah  Kadıköy'de Fenerbahçe'nin çok kısır döngü içerisinde futbol sergilediği bir ilk yarı izledik. Oyun sürekli karşı alana yıkıldığı halde 45 dakika boyunca tek pozisyon dahi çıkmadı. Rakibin kenarlara aldığı tedbirlerle kanatlar hiç çalışmadı. Aatif olmayınca dar alanda adam eksilten oyuncu yoktu. Soldado iki stopere teslim olmuştu. Giuliano ve Alper'in de varlıklarıyla yoklukları belli değildi. Aslında acil puanlara ihtiyacı olan Osmanlıspor, Fenerbahçe'nin ilk yarıdaki saha içi rahatsızlığını değerlendiremedi. Fenerbahçe defansı geride genişlik bırakıyordu, ilerde de sürekli top kaybediliyordu. Bu tablo sprinterler Aminu ve Serdar Gürler için kontratakları işletecek bir ortamdı. Ama orta sahalarının yapısı itibariyle geriden organize ve etkili çıkmaya elverişli olmayışı, Mehmet Batdal gibi sırtı dönük oynamayı iyi bilen bir santrforun fizik olarak alışılmış ağırlığı ve iki deneyimli stoper Neustadter ve Skrtel tarafından etkisiz hale getirilmesi bu uygulamayı yapmalarına izin vermedi. İkinci yarı başında beklenen değişiklik geldi. Alper'in yerine Valbuena oyuna girdi. Takımda bir hareketlilik başladı ve sonra duran topta tartışmalı bir golle skor avantajı elde edildi. Yeri geldikçe vurguluyorum; Aykut Kocaman'ın Valbuena'yı oynatmamasını eleştirmiyorum ama ideal 11'inde Aatif cezalı ise evinde oynadığın maçta Valbuena ile başlamamayı da kabul edemiyorum. Üstelik de bu sene Alper'den hiç katkı gelmemesine rağmen. Bir de kafama takılan konu da şu; Aykut Kocaman en kritik Galatasaray derbisinde, en yararlı oyuncu Aatif'ın yerine Mehmet Ekici'yi 11'de tercih etmişti. Peki, ondan sonra neden Mehmet Ekici hiç görev almıyor? Büyük yetenek denilen Eljif'i hiç oynatmıyorsun, ondan sonra 90+1'de oyuna sürmenin anlamı ne? Aykut Hoca bunu bana bir izah etsin. Osmanlıspor Teknik Direktörü İrfan Buz'un bana göre en büyük hatası Cikalleshi'nin yerine Mehmet Batdal'ı tercih etmesiydi. Her maç için önceliğin Batdal'dır ama Fenerbahçe maçında hayır. Hakem Halil Umut Meler'in genel yönetimi başarılıydı. Ama maçın neticesine direkt etki eden birinci gol kararı çok şüpheliydi. Karar doğru da olabilir yanlış da. Ama yardımcı bulunduğu noktadan bu tespiti nasıl yapabildi mantığım almadı.
Fenerbahçe geç açıldı - Oktay Derelioğlu / Takvim Geçtiğimiz hafta Kayserispor'u deplasmanda 5-0 gibi ezici bir skorla mağlup eden Fenerbahçe'nin Osmanlıspor karşısında ilk yarıda ortaya koyduğu futbol hayal kırıklığı yarattı. İlk 45 dakikada rakibini zorlayamayan, pozisyona giremeyen, coşkusunu kaybetmiş bir Fenerbahçe vardı sahada. Aatıf'ın dünkü maçta forma giymemesi takımın hücum gücünü bir hayli azaltmıştı. Sarı-Laciverliler ilk yarıda üretkenlik gösteremeyince taraftarın tepkisi de gecikmedi. SOLDADO KOPARDI Gidişattan memnun olmayan Aykut Kocaman, ikinci yarıya Alper-Valbuena değişikliği ile başladı. Bu değişiklik aynı zamanda maçın da gidişatını değiştiren hamle oldu. 54'te Skrtel'e adrese teslim bir orta yapan Valbuena, harika bir asiste imza attı. Üstünlük golünü bulduktan sonra rahatlayan Sarı- Lacivertliler, Soldado ile çok geçmeden ikinci golü de buldu ve maçı kopardı. Başakşehir ve Beşiktaş'ın kazandığı haftada hata yapmayan Sarı-Lacivertliler, bugün Galatasaray'ın Gençlerbirliği karşısında puan kaybetmesini bekleyecek. VALBUENA MAÇIN iYiSi  Oyuna hareket getiren isim oldu. MAÇIN EN KÖTÜSÜ YALÇIN Osmanlı'nın stoperi etkisizdi..

Futbol yazarları, Fenerbahçe'nin Osmanlıspor karşısında aldığı 2-0'lık galibiyeti değerlendirdi.

İşte yazar görüşleri

Skorer

Senin için hazırladığımız haberler