İyi ki Galatasaray’a yenilmişiz!

21.05.2017 - 16:49 | Son Güncellenme: 21.05.2017 - 16:49

 
Naz Aydemir Akyol, şampiyonlukların öyküsünü SÖZCÜ'ye anlattı:
 

Eczacıbaşı, Fenerbahçe ve VakıfBank. Harika bir kariyer: Şampiyonlar Ligi'nde üst üste 9 Final Four, 3 kupa. Ayrıca 3 Dünya Kulüpler Şampiyonluğu, 8 Türkiye Ligi şampiyonluğu... Onlarca bireysel ödül... A Milli Takım'ın da pasörü olan 1.86 boyunda, 26 yaşındaki Naz Aydemir Akyol'la hem sporu hem de 'yazar' kimliğini konuştuk...

- 26 yaşında bu kadar çok kupa kazanan var mı bilmiyorum. Kendini özel bir sporcu olarak hissediyor musun?

Hissetmiyorum. Sanırım bunun sebebi hala aktif sporculuk yaşantımın devam ediyor olması. Belki sporu bıraktığımda geriye dönüp bakarak “Ya Naz hakikaten çok büyük bir iş başarmışsın” diyeceğim. Ama şu an her sene aynı hedefler önüme konduğu için ve ben bu hedeflere ulaşmaya çalıştığım için sanırım kendimi ve yaptıklarımı şu an için özel olarak nitelendirmiyorum. 

- Bugüne kadar kazandığın kupa ve ödüller arasında seni en çok mutlu edeni hangisi?

Tüm şampiyonlukların ve ödüllerin yeri apayrı. Hiçbirini birbirinden ayırmam. Ama herhalde benim için çok değişik bir sezonunun sonunda geldi diye son kazandığımız Avrupa Şampiyonluğu'nu söyleyebilirim. Çünkü oldukça zorlu bir dönemden geçtik. Tüm oyuncular ayrı ayrı zor dönemler geçirdi. Ve hepimiz bu zorlukların ardından kolaylıkla kalktık. Bunu sırf kaybettiğimiz Galatasaray yarı final serisi için söylemiyorum. Sezon içinde çok inişli çıkışlı dönemler yaşadık. Bunun altından kalkıp, set vermeden Avrupa Şampiyonluğu'na erişince, o hisleri halen yaşayabiliyorum.

- Ligde yarı finaldeki Galatasaray serisinde neler oldu?

Bence Galatasaray’a elenmemizin sebeplerinden ilki Milena (Rasiç) sakatken, Volero Zürih’i evimizden 3-1 yendikten sonra Final Four’a kalmamız. Belki biraz zafer sarhoşluğu vardı. Esas hedefimiz olarak o maçı görüyorduk. Belli bir ölçüde rahatlama olduğunu düşünüyorum. Hepimizin kafasında Final Four vardı. Bir de Dünya Kulüpler Şampiyonası nedeniyle sıkıştırılmış bir takvimde lig play-off’larını oynadık. Belki altın set olmasa ve 3 maç üzerinden oynansa farklı olabilirdi. Ama iyi ki yenilmişiz! Çok iyi bir hazırlık süreci geçirerek, namağlup Şampiyonlar Ligi ve Dünya Şampiyonu olduk.

- 'Başarıya doymak' senin için geçerli bir kavram mı?

Kendim için hiçbir zaman "Başarıya doydum" diye bir şey söyleyebileceğimi zannetmiyorum. Her insanoğlu gibi ben de her zaman önüme konan hedefe ulaşabilmek için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Spor hayatım devam ettikçe ve spor hayatım bittikten sonra da bir şeyleri başarmak için uğraşacağım. Çünkü bir insanın yaşayabilmesi için bence en önemli şey önünde hedeflerinin olması ve bu hedeflere ulaşması. Başarının büyüklüğü ya da küçüklüğünün bir önemi yok. Bu yüzden başarıya doydum diyemem.

- Hiç "Keşke" dediğin oldu mu?

Tabii ki benim de ‘keşke’lerim var. Bunun yanında ‘iyi ki’lerim, ‘keşke’lerimden daha fazla. Ki bu da beni mutlu eden önemli şeylerden biri. Ama o ‘keşke’lerim olmasa bugünkü ‘iyi ki’lerim olmayacaktı. O yüzden iyi ki ‘keşke’lerim var. İyi ki o hataları yapmışım ve bugün bu şekilde bakabiliyorum hayata. 

- Pasör dışında başka bir mevkiide oynasan yine başarılı olur musun?

Altyapıda pasör çaprazı olarak yıldızlar kategorisinde Dünya ikinciliği ve Avrupa üçüncülüğüm var. Ama bu tabii ki üst seviyede iyi bir smaçör ya da pasör çaprazı olabilirdim anlamına gelmiyor. İyi ki pasör olmuşum, iyi ki beni pasör yapmışlar. Varsayımlar üzerine konuşmak çok da doğru değil.  

- Bugüne kadar birlikte oynadığın en iyi oyuncular kimler?

Birbirinden değerli çok oyuncu ile birlikte oynadım. Bir ilk 6 yaparsam, birini koyup diğerini koymazsam haksızlık yapmış olacağım. O sebeple bir liste ile cevaplayabilirim: En iyi çaprazlar Brakocevic ve Slöetjes, orta oyuncular Rasic, Fürst ve Citakovic, smaçörler Glinka, Zhu Ting, Gözde Kırdar, Osmokrovic, Sokolova, Tayyiba Haneef. Libero olrak Gülden abla (Kayalar) ve Gizem Örge’yi eklerim. Umarım bu kadroyu da ben oynatırım!

- Birlikte oynadığın en iyi yerliler?

Gözde Kırdar, Erda Erdem Dündar ve Neslihan Demir diyebilirim. 

- Örnek aldığın bir sporcu var mı?

Özellikle örnek aldığım ya da idol olarak gördüğüm bir sporcu yok. Ama çok saygı duyduğum büyük sporcular var. Mesela Roger Federer’in bu yaşında hala Grand Slam kazanabiliyor olabilmesi ya da Rafael Nadal’ın sakatlıklardan sonra geri dönüp bu tempoda final oynuyor olabilmesi, mesela Maja Poljak’ın hırsı gibi. 

- Neden 11 numara? Fenerbahçe'de 17 idi...

15 yaşında Eczacıbaşı’nda ilk A takıma çıktığımda da 11 giyiyordum. Fenerbahçe’ye imza attıktan sonra Gamova geldi. Büyük olan, kıdemli olan bizde formayı alır. Hiyerarşi bu şekildedir. Ertesi sene de Christiane Fürst gelip 11 numarayı alınca ben 17 numarayı giydim. 11’e en benzeyen numara olduğu için onu tercih ettim. Neden 11 diye sorarsanız da voleybol oynadıkları dönemde annem 1, babam da 10 numara giyiyormuş. Ben de ikisinin toplamı olan 11’i tercih ettim.

- Harika bir jenerasyonla önemli başarılar kazanan bir milli takım. Ama son Avrupa Şampiyonası hayal kırıklığı ve olimpiyata gidemeyiş... O cephede neler oluyor? Artık Guidetti çalıştıracak. 

Marco’nun (Motta) milli takımdan gidişinden sonra beklenilen başarıları elde edemedik. 2012 bizim zirve senemiz oldu. Sonrasında yeni bir yapılanmaya gidildi ancak kimyalar uyuşmadı, bir şekilde başarılı olamadık. Geçmişi konuşmak, tartışmak şu an için bir çözüm olmayacak. Şimdi için ise çok doğru bir karar verildi. Giovanni, Türk voleybolunu çok iyi bilen, oyuncuları çok iyi tanıyan bir antrenör. Milli takımlarda üst seviyede antrenörlük yapmış bir antrenör. Umarım bizi de o seviyeye tekrardan taşıyacaktır.

- Yanlışsam düzelt, basketbola ilgin olduğunu biliyorum. Bu, Cenk'le alakalı bir yakınlık da değil. Başka sporlar ile aran nasıl? 

Evlenmeden önce de basketbola ilgim vardı. Bu, biraz aileden geliyor. Bizim evde sürekli spor kanalları açık olurdu. Futbol, basketbol, yüzme… Ne varsa her türlü branş izlenirdi. Hala da aynı şekilde. Ne zaman bir spor karşılaşması varsa, özellikle Euroleague, Şampiyonlar Ligi gibi karşılaşmaları izlemekten keyif alıyorum. 

- Türkiye'de kadın olmak... Türkiye'de kadın sporcu olmak... Bu iki cümlenin sonundaki boşlukları nasıl doldurursun?

Türkiye’de kadın olmak benim için kolay. Ama Anadolu’da çok uzak bilmediğimiz, görmediğimiz yerlerde şiddet gören, katledilen bir sürü kadınlarımız var. O yüzden genelle yapmak çok doğru değil. Ama Türkiye’de kadın sporcu olmak bence gurur verici. Özellikle milli müsabakalarda bayrağımızı dalgalandırmak kadın-erkek ayrımı olmadan hepimiz için büyük bir onur ve gurur. 

- Kitap yazmak için 'özel' biri olmak lazım. Çocuklar için kitap yazmak, daha da özel olmayı gerektiriyor. Nasıl gidiyor yazarlık? Nereden geliyor bu heves ve yetenek?

Kitap yazmakla ilgili benim küçüklükten beri bir hayalim vardı. Tabii ilk başta hedefim çocuk kitabı yazmak değildi. Okulda kompozisyon yarışmalarında hep dereceler alırdım. Yazmaya hep bir yeteneğim ve arzum vardı. Sonrasında da çocuklarla sporu buluşturmanın bir yolunu aramaya başladım. Hem de spor sonrası kariyerim için adımlar atmam gerektiğini fark ettim. Buna da en sevdiğim şeylerden başlamak istedim. Çocuklar, kitap ve spor. Benim için oldukça değerli 3 kelime. Tabii ki çocuk kitabı yazmak çok kolay değil. Bu konuda uzman psikoloğumuz Cemre Soysal’ın büyük desteği var. Çünkü bir şey yazmak kolay ama onu çocuk diline çevirmek, onların anlayabileceği basitlikte yazmak hiç kolay değil. O sebeple Cemre’ye buradan da teşekkür etmiş olayım. 

- En beğendiğin yazar, kitap, film ve oyuncuyu (sinema & TV) sorayım... 

Tek bir sevdiğim yazar adı söyleyemem. Beğendiğim bir sürü yazar var. Mitch Albom var mesela. Öğretmenim Mori’yle Salı Buluşmaları isimli kitabın yazarı. Ki bu da en sevdiğim kitap. Ayşe Kulin, Zülfü Livaneli. Bu yazarların kitapları beni inanılmaz derinden etkiliyor. Okumaktan sürekli keyif aldığım yazarlar. Haruki Murakami’yi ekleyebiliriz bu yazarların arasına. En sevdiğim film Babam ve Oğlum ve Gladyatör. Özel olarak çok sevdiğim bir sinema oyuncusu yok ama Julianne Moore ve Merly Streep’i bu listeye ekleyebilirim.

- İlkay Gündoğan?

İlkay kuzenim. Şanssız sakatlıklar geçirdi ama en kısa sürede sağlığına kavuşup formunu yakalayacaktır diye düşünüyorum. Çünkü bu kadar sakatlığın altından kalkabilmek kolay değil ama o çok güçlü bir karakter ve kafaya sahip. 

Senin için hazırladığımız haberler