Olasılıklar ve bir “10 numara” sorunu

02.09.2018 - 16:54 | Son Güncellenme: 02.09.2018 - 19:55

Uzun yaz transfer dönemi sona erdi.

Farkettim ki bu dönem içerisinde en çok kullandığım söz “olasılık” oldu.

Hem yerli hem de yabancılarla yaptığım konuşmalarda hep olasılıklardan bahsettik; çünkü diğer transfer dönemlerinden farklı olarak bu yaz Türk kulüpleri açısından gerçekten çok zor geçti.

UEFA’nın mali kısıtlamaları nedeniyle trasferde rahat bir manevra alanı yoktu; kabiliyet her zamankinden daha önemli hâle gelmişti.

İyi bir network, bunu işletecek iknâ becerisi ve kararlılık... zor koşullara karşın transfer hedefine ulaşmanın anahtar kavramlarıydı.

Bu çerçevede Galatasaray’da yetkililer sınıfta kaldı. Fatih Terim, “Eren Derdiyok artı iki forvet” dedi, talebi ve ihtiyacını dile getirdi; bir tane bile gelmedi.

Gomis’in satılması hata değildi, hata ondan daha iyisini alma zarureti varken, bir tane bile getirememektir.

Fatih Terim’in bu duruma çok öfkelendiğinden adım gibi eminim. Tepkisini de net son derece sarih ifadelerle gereken kişilere ifade etti; fakat asla kamuoyu önünde açıklamayacaktır.

Bana göre en başta Belhanda’nın satılmasını istemiştir. Ne varki bu kadar kötü bir “oyuncunun” pazarı sıfıra yakın, doğal olarak hiç bir kulüp talip olmadı. Eski başkan Dursun Özbek onun transferini yaptırtarak Galatasaray’a çok büyük zarar vermiştir.

Sanırım son Trabzonspor maçında yaptıklarından sonra, hâlâ, onun işe yarar bir tip olduğunu iddia edecek bir tek aklıevvel kalmamıştır.

İyi niyetli değil; arkadaşları top kapmak için mücadele ederken o seyrediyor, sanki mücadele edip top kapmak onun görevi değilmiş gibi... Sürekli top kayıplarıyla oynuyor. O kadar kuvvetsiz ki attığı şutlar çocuk ağlaması gibi gidiyor. Lakayt bir tip. Herkes ciddi biçimde ısınırken, o maç öncesi sırıtarak oraya buraya laf yetiştirmeye çalışıyor. Ciddiye almıyor, ayrıca gerçekten futbol aklından uzak. En stratejik noktalarda sağlam pas tercihleri varken, çıldırtan top kayıpları yaparak takıma kontraatak yedirtiyor. Geçen sezon yenilen pek çok golde birinci dereceden sorumlu.

Trabzonspor maçında çaprazdan kaleyi gördüğü an vurması gerekirken, topu rakibe teslim etti. Kırlma anıydı, Galatasaray şok golün etkisini o anda bulacağı golle atabilirdi. Maçın gidişatı değişirdi. 

Sonrasında kırmızı kart gördü ve tüm takımı çöketti. Ligin en çok kırmızı kart gören, en çok top kaybı yapan,  ikili mücadeleye girmeyen oyuncusu olarak kayda geçti.

Kaleci 60 metreye top atıyor, hareket etse topu alıp pozisyon yaratacak, gitmeye eriniyor. 

Geçen sezon sorduğumu bir kez daha soruyorum: “Ne işi var bunun Galatasaray’da?”

İyi niyetli olmadığını düşünüyorum. Terim de bunu kasetti. Galatasaray’a gerçekten çok pahalıya patladı. Bir şekilde gönderilene kadar Galatasaray tarihinde kulübede oturan en maliyetli “futbolcu” olarak tarihe geçecek.

Senin için hazırladığımız haberler