Galatasaray ile Trabzonspor arasında oynanan müsabaka Spor Toto Süper Lig'in 21. haftasına damga vurdu.
Yazarların derbiye dair yorumlarından öne çıkanlar şöyle:
Galatasaray ile Trabzonspor arasında oynanan müsabaka Spor Toto Süper Lig'in 21. haftasına damga vurdu.
Yazarların derbiye dair yorumlarından öne çıkanlar şöyle:
Türk Telekom Stadyumu’nda dün gece 47 bin taraftar vardı. Müthiş bir uğultu... Diagne ilk maçına çıktı... Galatasaraylılar için futbol bayramı gibiydi. Maça da iyi başladılar. İlk 20 dakika Diagne’nin, Onyekuru’nun kaçırdıklarıyla stat daha büyük bir coşku yaşamaya başladı. Önce şunu söyleyeyim. Gerçekten iyi bir takım olmak için mutlaka kaliteli bir santrforun olması gerekiyormuş. Soldan Onyekuru, sağdan Feghouli, Linnes; ortadan N’diaye, Belhanda devamlı orta yaptılar, gol pası verdiler ama hep hücumu düşündüler. Bu da taraftarlar adına izlemesi güzel bir futbol ortaya çıkardı. Uzun zamandır Belhanda’nın bu kadar istekli ve gayretli olduğunu görmedim. İki gole de imza attı. Aynı şekilde N’diaye de öyle. Sahada basmadık yer bırakmadı. Bu sezon ilk defa Senegalli futbolcuyu bu kadar hırslı, mücadeleci gördüm. Demek ki potansiyel var ama önceki maçlarda mesuliyet almamışlar. Donk ilk yarı çok hata yaptı. Fernando’nun yerini dolduramadı.
Özellikle Ndiaye yol geçen hanına çevirdi o boşluğu. Maç boyunca da bu böyle devam etti. Lakin beklenen gol hakemin ve VAR’ın tartışılan penaltı kararından sonra, Diagne’den geldi. Bana göre çok su götürür ve yanlıştı. Aynı 53. dakikada Marcao’nun ceza alanı içinde Ekuban’ın ayağına bastığı pozisyonun ‘devam’ ettirilmesi gibi. Ben bu yönetimi Ümit Öztürk’e yakıştıramadım. Çok kötüydü. Trabzonspor’da hücumcuların devreye girmesi gerekiyordu. Rodallega on dakika sonra şık bir vuruşla karşılığını verdi. Ama roller değişmedi. Galatasaray kısa sürede tekrar baskı kurdu. İlk yarının uzatma dakikasında Belhanda’nın vuruşunda top Hüseyin’e çarpıp ağlara gittiğinde, Trabzonspor adına şanssız bir pozisyon olarak notlara geçti. Tıpkı saniyeler sonra Nwakaeme’nin altı pastan eşitlik şansını kullanamaması gibi. İkinci yarı yüksek tempolu bir mücadele izledik. Karaman’ın ilk hamlesi Abdülkadir Parmak oldu. Ancak Belhanda’nın ilk golün benzeri bir vuruşla farkı ikiye çıkarmasında, savunma kurgusunun hatası büyüktü. Kaleci dahil hepsi çaresizce seyretti. Trabzonspor iki farklı geriye düşmesine karşın etkili uç oyuncuları ile gol aramaya devam etti. Rodallega, Ekuban ve Nwakaeme ile fırsatlar da buldu. Son vuruşlarda başarılı değildi. Sonuç sürpriz sayılmaz. Dişe diş ama, centilmence bir oyundu. Futbol adına hakem hariç güzel bir geceydi.
Galatasaray devre arası Diagne ile gücüne güç katan, Trabzonspor da sakatlıklarla boğuşan takımlardan… Bordo-mavili takımda sakatların-eksiklerin çok olması Galatasaray için büyük avantaj… Sarı-kırmızı takımın bir diğer avantajı; ligin tepesine karargâh kuran MP Başakşehir’in bir gün evvel Erzurumspor engeline takılıp iki puan kaybetmesi… Böyle bir durumda ayağına gelen çifte kavrulmuş şansı elbette tepmek istemeyecekti Galatasaray… Üstelik evinde hem de 40 bin kişi önünde… Maça gelince… Sağ ve sol beki ve de orta sahasında lideri yoktu bordo-mavili takımın. Gerisini siz düşünün! Evet, Galatasaray oyuna tahmin edildiği ve beklendiği gibi hızlı başladı… Trabzonspor oyunu kendi sahasında kabul etti, dahası defansta yerleşim hataları sarı-kırmızılı takım oyuncularını gol pozisyonlarına soktu, Terim’in oyuncuları bu pozisyonlardan birini gole çeviremedi ama böyle de penaltı verilmez ki! Üstelik pozisyon hem ofsayt hem de kaleci Arda’nın Onyekuru’ya müdahalesi var mı, yok mu? Hakemin gözünden kaçtı diyelim, VAR niye uyarmaz?
Fatih Terim, kendi evinde bu tarz maçları çok iyi kurgular. Oyuncuları, maça Terim’in istediği gibi başladı... Galatasaray’ın on beş dakikalık baskısı, Trabzonspor’u oyun içinde tam anlamıyla bunalıma soktu. Böyle baskı yediğin anlarda, yakalayacağın tek pozisyon bile rakibi sarsar. Rodallega golü atsa, Bordo-Mavililer’in morali zirve yapardı, dönüşü penaltı ve gol... Trabzonspor’da özellikle Kamil Ahmet’in savunma yönünün çok zayıf kalması, Onyekuru’nun çok işine yaradı. Ama futbol hayat gibidir, derler ya beklemediğiniz anda aldığınız darbeler, ya sizi travmaya sokar veya daha fazla olgunlaştırır, Rodallega’nın golü, beni bu ikilem içine götürdü.
Galatasaray çizgiden çizgiye yayılarak önde baskı ve direkt oyunla, kendi klasiğinin bir üst sürümüyle başladı. Novak, Pereira, Onazi, Sosa, Uğurcan gibi temel oyuncularının yokluğunu 4 pozisyonunda oynamayan oyuncuyla doldurmak zorunda kalan Trabzonspor penaltı golüne kadar bu oyuna hiç karşılık veremedi. Yerleşim hatalarıyla özellikle Onyekuru’yu marke etmekten çok uzaktılar. Galatasaray istediğinde kanatlardan, istediğinde göbekten geldi. Diagne 4 net gol pozisyonuna girdi. Trabzonspor zor çıktı, çabuk top kaybetti. Golden sonra Galatasaray enerji ekonomisine girince Trabzonspor; Yusuf ve Abdülkadir’le çıkmaya başladı ama akın sürekliliği sağlayacak orta saha ve savunma yerleşimlerini, takım boyunu kısaltmayı yapamadılar.
Galatasaray topu rakip takım ceza sahasına en kolay taşıdığı maçlardan birini oynadı. Trabzonspor’un savunma anlamında yaşadığı zaafiyetleri hem Kamil Ahmet üzerinden Onyekuru-Nagatomo ile hem de Toure’nin oynadığı göbekten Ndiaye ve Belhanda ile iyi değerlendirdi. Baskı yaptı, dikine oynadı, dönen top kazandı. 2 gol yaptı, fazlasını da yapabilirdi. Diğer taraftan savunma da kötü gözükse de zaman zaman küçük paslarla gelen Trabzonspor, Rodellega’nın harika golü ile karşılık verdi, Anthony ile ilk yarının son anında bomboş bir gol kaçırarak içeriye skoru dengeleyerek gitme şansını kaçırdı.
Ancak göbekteki zaafiyet Abdülkadir Parmak hamlesine rağmen devam edince Belhanda bir kez daha cezayı kesti. Sonrasında Trabzonspor daha çok kale önünde gözükse de final pası ve gol konusunda çok becerikli olamayınca Galatasaray genelinde hakim oynadığı maçı kazanarak Başakşehir’i baskı altına alabileceği puanlara da gelmiş oldu. Gecenin sorusu Diagne için ilk izlenim nedir? Pozisyona girme becerisi iyi, bitiriciliği kötü bir akşam geçirdi.
Yine de bana göre Galatasaray’ın ihtiyacı olan golcü profilini hissettirdi. Maçın starı Galatasaray kariyerinin en faydalı maçını oynadı. Orta sahanın yöneticisi, aynı zamanda skora etki edeni oldu. Belhanda ilk kez eleştiriye açık olmayan kusursuz performansı ile maçın yıldızı olmayı başardı. Maçın olayı Diagne’nin 2. sarısını atlayan, Nagatomo’nun hakeme Soldado’nun gösterdiği tepkinin aynısı gösterdiği maçta hakem Ümit Öztürk kötü bir yönetim gösterdi. Kısa mesaj Trabzonspor için santrforunun sol bek, stoperinin orta saha ve kalecisinin de ilk Süper Lig maçını oynadığı karşılaşmada ne hocasını ne de oyuncularını eleştirmem, ellerinden geleni yaptılar.
2. yarıda Abdülkadir Parmak oyuna girince orta saha Trabzonspor’un eline geçti. Bu kadroyla hele 3-1’den sonra hala arayabilmeleri her ne kadar verilemese de bir penaltıya yaklaşmaları ve Muslera’nın 2 net pozisyonu çıkarışı takdire şayandı. Gecenin sorusu MHK hakem konuşmalarını yayınlayıp bir sürpriz yapar mı? Maçın starı Belhanda. İlk gol normal şartlarda ona değil Hüseyin’e yazar ama asist onun. İkinci gol de usta işiydi. Bu kadar değil. Galatasaray’ın baskı oyununun tetiği değilse de kabzası o. Maçın olayı Yine hakem. Penaltıda Arda’nın sağ ayağı Onyekuru’nun sol ayağına takılıyor. Burada sorun yok. Ancak Diagne’ye çıkmayan 2. sarı, Trabzon’un VAR’da verilmeyen penaltısı! Nagatomo’nun F..O..’nun uyarı bile almaması konusu mutlaka olay olacak. Kısa mesaj Trabzon’un gençlerine bakın... İşte bu kadar basit gençleri eğitin ve onlara güvenin. Yabancı oyuncu yasağı getirip onları tembelliğe itmeyin.
Beraberlik, maçı hangi rotaya sürükleyecekti? Belhanda ‘stres yok’ dedi. İkinci yarı, oyunun patronu yine Galatasaray ve Belhanda oldu. Maçın hakemini maalesef iyi görmedim... Yusuf ve Abdülkadir’in çok etkisiz kalmaları, beni çok şaşırttı... Gecenin sorusu Marcao, tek hamlelik pozisyonlarda sallanıyor, Luyindama, uyum sürecinde gibi... Bu ikili uyum sağlar mı? Maçın starı Geldiğinden beri çok eleştirilen Belhanda, gecenin mimar futbolcusu oldu. Hayallerin 10 numarası olmak zordur, ama dün gecenin yıldızı oydu... Maçın olayı İlk 15 dakikada yaptığı gegenpress ile, bana, makine gibi olan Alman takımlarının oyun stilini hatırlattı, Galatasaray... Çok etkileyiciydi... 3-1 öne geçtikten sonraki oyun, Benfica maçları için iyi sinyal değil... Dikkat! Kısa mesaj Ümit Öztürk, FIFA kokartı taktı, ama daha gitmesi gereken çok mesafesi var. En büyük problemi, çabuk türbülansa yakalanan acemi pilot gibi olması...
Acılar paylaşıldıkça insanları, camiaları birleştirir. Allah gani gani rahmet eylesin, hafta içinde Talat Terim’in cenaze töreninde Galatasaray, başkanıyla, yöneticisi, futbolcusu, seyircisiyle, tüm camiasıyla tek yumruk oldu. Cumartesi günü lider Başakşehir, lig sonuncusu karşısında iki puan kaybetti. Trabzonspor, İstanbul’a kolu kanadı kırılmış şekilde, çok eksik bir kadro ile geldi. Bütün bunlar Galatasaray’ı iştahla avını bekleyen Aslan’a çevirdi. Nitekim öyle bir başlangıç oldu ki, aslan hızını, hırsını, açlığını ve kudretli pençelerini hemen gösterdi. Sanki Aslantepe’nin çimlerinde bir futbol maçı değil, Antalya’yı kasıp kavuran fırtına gibi bir Galatasaray vardı.
Trabzonspor’un genç kadrosu bu hıza, bu tecrübeye direnmekte zorlandı. Öyle ki, ilk dakikalarda Trabzonspor iki pas bile yapamadı, topu tutamadı. Belki de, daha doğrusu buna Galatasaray’ın oyunu izin vermedi. “Bu ateşe kar dayanmaz” misali gol gecikmedi. Hatta daha ilk 15 dakikada çok daha fazlası olurdu. Ancak Ndiaye’nin, Onyekuru’nun, Belhanda’nın vuruşları ya genç kaleci Arda tarafından karşılandı ya da kalabalık savunmadan geri döndü. Genç Arda, yediği gollere hiç üzülmesin. O gollere rağmen iyi kaleci olacağının ilk sinyallerini verdi.
Galatasaray’da bir oyuncuyu diğerlerinden ayırmak çok kolay olmuyor. Eğer iyiyseler, bunu takım halinde başarıyorlar. Buna rağmen Belhanda, savunma yaparken de, hücuma çıkarken de, sonuç alırken de takımın en etkili ismiydi. Eee koca Belhanda... Birkaç maçta oynasın artık... Benim anlamadığım, Onyekuru’nun koşu alanını boş bırakmanın intihardan farkı yok. Trabzonspor buna rağmen Onyekuru’nun alanını nasıl bu kadar boş bıraktı, anlamadık. Rodallega son iki maçta gerçekten fantastik goller attı. Galatasaray’ın iki önemli stoperi Luyindama ve Marcao’ya rağmen önünü açıp, Muslera’yı çaresiz bırakan vuruşu süperdi. Diagne ilk maçında penaltıda göründü, sonrasında ortaya pek çıkmadı. Ama adam golcü... Atmaya devam eder...
Galatasaray oyunu sağlama aldıktan sonra biraz rölantiye geçti. Eğer o dakikalarda hıza, hırsa, baskıya ihtiyacı olsa, hiç kuşkunuz olmasın onu da yapardı. Trabzonspor’dan bu kadro ile fazlasını beklemek biraz hayalcilik olurdu. Maçın hakemi Ümit Öztürk’ün kararları sanırım çok konuşulacak. Galatasaray lehine verdiği penaltı bazılarının “yok” demesine rağmen penaltıya daha yakın gibiydi. İlk yarının sonlarında Diagne ikinci sarıdan giderdi. Marcao’nun Ekuban’ın ayağına basışına VAR’a gitmesine rağmen penaltı verme ihtiyacını duymadı. Maçın skorunda Galatasaray’ın iyiliği kadar, hakem Ümit Öztürk’ün kötülüğü de öne çıktı. Puan farkı 6’ya indi. Hemen arkadan yeniden eski görünümünü kazanan Beşiktaş geliyor. Başakşehir, Galatasaray ve Beşiktaş... En iyisi kim derseniz, hiç düşünmeden “Galatasaray” derim.
Ama ikinci yarı defansa daha çok yardım ederek, hatasız oynadı, defansta da Marcao ve Luyindama’yı rahatlattı. Rakip ataklarda ilk hamleleri hep Donk yaptı. Marcao ve Luyindama çok iyi futbolcular ama birbirlerine alışmaları için zamana ihtiyaçları var. Trabzon’un attığı gol tamamen Marcao’nun hatasıydı. O kalitede bir oyuncu ayağındaki topu vermez. En azından kaptırmaz. Nagatomo, Linnes fazla ön plana çıkmasalar da, Fatih Terim’in oynattığı bu hücum futbolunda devamlı kanatları kullanarak bilhassa ataklarda çok ön plana çıktılar. Ve karşılaşmanın en çok yorulan isimleriydiler. İşin özeti Diagne ile Galatasaray farklı futbol oynamaya başladı.
Daha çok hücumu düşünüp, daha çok gol pozisyonuna giriyorlar. Trabzonspor ise gerçekten çok iyi takım olmuş. Ünal Karaman çok disiplinli futbol oynatıyor. Genç kaleci Arda’nın penaltı pozisyonunda yapacağı bir şey yoktu. Bu pozisyon çok tartışılacak. Ama Arda’nın Onyekuru’ya ufak da olsa bir teması var. Diagne’nin ikinci sarı karttan atılmadığı için tartışıldığı pozisyonda, aynı şekilde her iki takımın futbolcuları da en az 15 kere müdahalede bulunmuştur. Hakem hiçbirine sarı kart göstermedi. Hakem hatalı maç yönetse de hangi maçta hatalı kararlar verilmiyor? Bunun üzerinde fazla durmamak lazım. Maçın özeti bordo-mavililer iyi futbol oynadı, iyi mücadele etti. Galatasaray’da tekniği iyi oyuncular gününde olunca maça damgayı vurdular.
Yeni transferleri, sakatlıktan dönen oyuncuları ile Fatih Terim’in kadro kurmakta zorlandığı bir futbolcu topluluğuna sahipti sarı-kırmızı ekip. Buna müthiş stat atmosferini de ekleyin, on bir yabancı ile maça başlayan Galatasaray’ın lehine idi her şey. Trabzonspor cephesinde ise işler hiç bu kadar kötü gitmemişti. Kalesinde ilk Süper Lig maçına çıkan 18 yaşındaki Arda, iki beki o mevkilerin adamı değil, orta alanda Yusuf’un yanında stoper Toure! Kimse Ünal Karaman’ın tercihlerini sorgulamaya kalkmasın. Ama deplasmanda Galatasaray gibi bir rakibe orta alanı kalabalık tutarak başlaması daha mantıklı olabilirdi. En azından başlangıç hızını frenleyebilirdi. Ezildi mi Trabzonspor? Asla. Elinden geldiğince mücadele etti, ama tecrübe ağır bastı. Gücünün ve yapabileceklerinin farkında olan Galatasaray ilk dakikadan itibaren iştahla sardırmaya başladı. Kanatlardan, göbekten yağmur gibi geldi. İlk çeyrekte beş pozisyon buldu. Bunun en önemli nedeni, orta alanı hiçbir direnç görmeden geçmesiydi.
Ümit Öztürk’ün atladığı bir diğer pozisyon, sarı kartı olan Diagne’yi ikinci sarıdan atmamasıydı… Maçın en büyük kırılma anları bu pozisyonlardı… Ya Ekuban’a yapılan harekete ne demeli? VAR’la yok arasında gitti geldi, Nagatomo’nun sarf ettiği malum cümleden dolayı kartına başvurmayan Ümit Öztürk. İki takım kadrosunu kantara koyduğumuzda ağır basan, favori olan taraf Galatasaray’dı elbet… Ancak hakemin hatalı kararları; sahada oynanan futbolun da skorun da önüne geçti… İki takım oyuncularının iyi niyeti; derbi maçlarında görmeye pek alışık olmadığımız ve de özlediğimiz çok güzel hareketlerdi… O anlamda iki takım oyuncularını etmek gerekir… Belhanda’yı da iyi oyunundan… Trabzonspor ne hikmetse mağlup duruma düştükten sonra daha iyi oynamaya başladı… Gol pozisyonlarına da girmediler değil… Maçın genelinde aynı anlayışla oynamış olsaydılar, eksiklerine rağmen sonuç farklı olabilirdi… E gençlerle bu kadar… En azından şimdilik! Uzun lafın kısası; Terim’in öğrencileri ayaklarına gelen bu avantajı-şansı iyi kullandılar…