"Isınırken Kur'an dinliyorum"

21.02.2016 - 12:11 | Son Güncellenme: 21.02.2016 - 12:48

Barcelona'nın yıldız futbolcusu Arda Turan, Hürriyet gazetesinden Ayşe Arman'a özel bir röportaj verdi.

İşte o yazı: 

"Bizden biri...Semt çocuğu, sokak çocuğu. Neyse o. Numarası yok. ", "aSpotTextSort": "Bizden biri...Semt çocuğu, sokak çocuğu. Neyse o. Numarası yok. ",

Kafadan girdi meseleye.“Veysel Abi saçlarımı kesmeye İstanbul’dan geldi!” dedi.“Bu röportaj için mi?” dedim. “Evet” dedi.

Hazırlanmış. Bakımlı ve iyi durmak istiyor ama bunu da saklamıyor. Ne giyeceğini de düşünmüş. Puantiye şıklığı yapmış, David Beckham’dan aldığı ilhamla.

Çok ama çok açık sözlü. Ne sorsan yanıtlıyor. Cin gibi bir adam, zeki, tutkulu, heyecanlı, farkında ve her şeyi ciddiye alıyor, elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyor.

Bu röportaja bile özen gösterdi. Beş saat geçirdi bizimle. Çok güldürdü. En çok semt hikâyelerini sevdim. Bütün bir semte bakıyor. Bunu da kibirli bir biçimde söylemiyor, onun için normal olan bu .Babası, “Bilmem ne amcanın göz ameliyatı olması gerekiyor” demiş.

Arda da, “Ha öyle mi, geçmiş olsun! Tabii baba. Kaç para gerekiyor?” diye sormuş.“100 bin lira!”“Epey yüksek bir miktar” demiş Arda.“Yüksek müksek!

Sen çocukluğunda top oynamaya giderken o senin cebine harçlık koyardı!”“Ha tamam o zaman” demiş ve gereken miktarı göndermiş. Arabası bozulan, motoru yanan, iş kuran, iflas eden...

İyi kalpli biri, büyüdüğü semtte zor durumda olan herkese arka çıkıyor.“Benim bankada milyon dolarlarım varken, onların zora düşmesi olmaz!” diyor. Samimi, poz değil yani.Parayla meselesini halletmiş. Anaparaya dokunmuyor, ekstra kazançlarla aylık giderlerini hallediyor.

Epey yüklü bir miktar da aileye, çevreye ve yardım edilmesi gerekenlere gidiyor. Bir an düşündüm, Ronaldo, Messi filan böyle midir? Yoksa bu, bizim ülkeye mi özgüdür?

Bence kendini fevkalade geliştirmiş bir adam. Helal olsun. Rafine zevkleri de var. 36 tane saati mesela.Kendini şımartmak istediğinde saat alıyor.

Favorisi Patek Philippe...Neredeyse her modelini almış da, kolundaki 56 model vintage bir Patek Philippe’ti, pek zarifti.Bu tür şeyleri anlatmayı seviyor.Bu aralar, Deri Tanıtım Grubu adına, Türk derisini dünyaya tanıtıyor. Bunu da bir milli mesele olarak alıyor.

Türkiye’nin tanıtımı olarak bakıyor. Avrupa’nın önemli merkezlerinde fotoğraflarını görmek çok hoşuna gidiyor.

Ego sağlam. Kendine güveni olan biri, yüksek enerjili, biraz geveze ama tatlı bir geveze...

Bir ara, “Havyarı ekmek arası yiyoruz!” dedi. Şaka zannettim, akşam gittiğimiz balıkçıda gerçekten öyle yaptı. Komplekssiz biri. Bu arada gerçekten Barcelona fatihi. Sokaklarda onu tanımayan yok.

Bizi stada götürdü. Dedi ki, “Bu stat meraklıları için özel. İnsanlar müze gezer gibi geziyorlar burayı.

Play station’da bile en rağbet edilen yer, bir-iki ödül kazanman gerekiyor girebilmek için...”Birlikte içeri girdik, gezdirdi, ben en çok futbolcuların sahaya çıktıkları tüneli sevdim. Akşam sevgilisi Aslıhan Doğan da geldi.

Pek yakışıyorlar.Aslıhan’ın bir kolunda, kendi ailesinin doğum tarihleri vardı, babasının, annesinin, kardeşinin ve kendisinin...

Öbür kolunda ise Arda’nın doğum tarihi... Tatlı bir çift. Mutlu olmaları ve bu ülkenin Arda gibi daha nice genç değerler yetiştirmesi dileğiyle...

Sen bizim milli gururumuzsun!

- Teşekkür ederim

Barcelona gibi bir takımda, bütün dünyanın hayran olduğu futbolcularla oynamak nasıl bir şey?

- Müthiş! Hayalimdi. Yalan yok. Hep, “Keşke bir gün Barcelona’da oynayabilsem, o takımın bir parçası olabilsem!” demiştim. Chelsea değil, Manchester değil, Barcelona... Allah’a çok şükür, neyin hayalini kurduysam gerçek oldu. Ama tabii bu başarı gökten zembille inmedi. Çalıştım, emek verdim. Şu anda da dünyanın en iyi takımlarından birinde oynamanın keyfini sürüyorum.

Nasıl oluyor da, kafayı yemiyorsun?

- Ben tevekküle inanan bir insanım. İnançlarım gereği, her şeyin Allah’tan geldiğine inanıyorum. Bu duygu da beni kafayı yemekten koruyor. Bir de gerçekçiyim. Evet, futbolda gelebileceğim en üst noktaya geldim. Ama bir gün bu rüya bitecek. Buna hazırlıklıyım. Şu anda futbolculuğumda elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyorum. Üzerinde Arda formasıyla top oynayan bir küçüğü görmenin verdiği manevi tatmin, anlatılır gibi değil. Doğru bir rol model olmak istiyorum.

Ne güzel, ne olgun laflar bunlar! Oysa biz kafayı yiyoruz... Senin kazandığın parayla, attığın, atamadığın gollerle, gittiğin partilerle, gezdiğin kızlarla, like’ların, mike’larınla... Bunlar bize dert oluyor. Sen nasıl bu kadar cool kalıyorsun! 

- E çünkü başka türlü davranırsam annem kızar! Evet benim attığım her adım haber oluyor. Ama Barcelona’nın herhangi bir oyuncusu da haber olur. Ben içimden nasıl geliyorsa öyle yaşıyorum. Kendimden başka bir adam olursam, kendimi kasarsam, ben, ben olamam. Kasmıyorum...

Kibirli davranırsan annen ayar çeker, öyle mi? 

- Kızar diyelim. Aileme saygım büyük, onları utandıracak bir şey yapmam.

Futbolcunun yaptığı işe bak!

Kısa pantolonlu bir çocukken de, “Ben dünya starı olacağım” diyor muydun?

Büyük işler başarabileceğime inanıyordum. Genç Milli’de biz, 16 yaş grubunda, 40 maç yenilmeyen, 87 doğumlu bir gruptuk. Rakiplerimiz şu an dünya starı olan futbolcular. Biz onları 16 yaşındayken yeniyorsak, 21 yaşında niye yenemeyelim? 23 yaşında niye onlarla aynı seviyede olamayalım? Olabilirdik. Ama işte o çocukların bir kısmı kaybolup gitti. Ben hep şunu iddia ettim: Türkiye’deki sistem sıkıntılı. Genç futbolcularda da sorun var ama ille de ‘suçlu’ aranacaksa, hocalar ve sistem suçlu.

Sence neden kaybolup gitti o çocuklar?

- Çünkü bu ülkenin futbola, futbolcuya bakışında sıkıntı var. ‘Topçu’ olarak değerlendiriliyorlar. Küçümseniyorlar. Tamam bindikleri arabalar, giydikleri kıyafetler, bir sindirememişlik oluyor. Birdenbire paraya, üne kavuşunca hazmedemiyorlar. Ben de benzer şeyler yaşadım. Yine de bu gençlere anlayışlı davranmalı, saygı göstermeli. İspanya’da halk kahramanı gibi algılanıyorlar.

 

- İyi de, ben kapağı yurtdışına atıp başarılara imza attıktan sonra halk kahramanı ilan edildim! Galatasaray’dayken haylaz, yaramaz çocuktum... Biz futbolculara, “Ya işte kıyafeti şöyle!” diyoruz. Sana ne kıyafetinden! Sen yaptığı işe baksana! Bu çocuk kim bilir nereden gelmiş? Eleştirmeyi, yargılamayı keseceksin. Ona zaman vereceksin. Bir de bazı şeyleri öğreteceksin. Altyapılara, genç milli takımlara İngilizce eğitimi şart mesela. Psikolojik eğitim şart. Davranış bilgisi eğitimi şart. Profesyonel anlamda bir yere geldiği zaman, nasıl konuşacak, nasıl giyinecek, nasıl davranacak?

Bunları nasıl öğrendin?

- Kafamı gözümü yararak! Bakarak, görerek. Bazı komplekslerini de yenmeli insan. Bu dünyada en iyi giyinen futbolcu kim mesela? David Beckham mı? Nasıl giyiniyor, n’apıyor, hangi saati takıyor, açıp bakarım abi! Evet aynı giyinemem belki, fiziksel farklılıklarım da var ama ona yakın giyinirim. Taklit etme ama örnek al! Bunda çekinecek bir şey yok. 

Peşinde sürekli paparazzilerin dolaşması seni rahatsız ediyor mu?

- Etmiyor. Ama olanı yazsınlar. Cuma yemekteysem, pazar maç varsa, “Cumartesi gecesi dışarıdaydı!” demesinler. Enerji içeceği içiyorsam, “Votka enerji içeceği içiyordu” yazmasınlar!

Burada böyle şeyler olmuyor mu?

- Hayır! Burada Messi’yi bile kimse çekmez. Madrid’de Ronaldo’yu Irina’yla çekmiyorlardı, düşün. Türkiye’de delirdiğim başka şey de, köşe yazarlarının hâkim olmadıkları konular hakkında yorum yapıp, yazı yazmaları, bilmedikleri şey hakkında sekiz tane yazı yazıyorlar.

O zaman bir futbolcu için Türkiye’den gitmek rahatlatıcı bir şey...

- Yüzde yüz kendini geliştiriyorsun. 22-23 yaşında genç bir adam, yurtdışına gidince hayatıyla ilgili risk alıyor. Ki ben, Galatasaray’da ne olursa olsun, konuştuğumuz bütün olumsuzluklara rağmen prens gibiydim. Ama hayallerim büyüktü, “Bir gün Barcelona’da oynar mıyım? Yapabilir miyim?” O yüzden gittim. Şimdi dönüp bakıyorum da iyi ki hayallerimin peşinden gitmişim.

Isınırken Kur’an dinliyorum

Sahaya çıkarken ritüellerin var mı?

- Isınmam 18 dakika sürüyor. Kalça ve bel hareketleri yapıyorum. O esnada Kur’an dinliyorum. İyi geliyor.

Dinle ilişkin ne zaman başladı?

- Küçüklüğümde. Dedemle alakalı. Kendi içimde yaşarım. Benim Umre’ye gittiğimi de kimse bilmez. İki-üç sene önce...

Dünyadaki trendleri öğrenmek için danışmanlık alıyorum

Bir süredir profesyonel olarak danışmanlık aldığım birileri var.

Dünyadaki yeni trendler neler, erkekler nasıl giyiniyor, hangi markalar öne çıkıyor, hangi etkinlikleri asla kaçırmamalıyım, dünyada mutlaka görmem gereken kültürel etkinlikler, defileler neler, neleri izlemeliyim, hepsi hakkında fikir veriyorlar.

“Şöyle bir futbol organizasyonu var, mutlaka git, şöyle önemli bir opera, sakın kaçırma!” Ben de elimden geldiğince öğrenmeye ve kendimi geliştirmeye çalışıyorum.

Eve gelip pijamalarımı giyince Bayrampaşalı Arda’yım!

Bu kadar büyük paralar, insanı delirtmez mi, şaşırtmaz mı?

- Allah şaşırtmasın! Erken olması avantaj oldu. 24 yaşında kendimin, ailemin ve hatta sülalemin hayatının sonuna kadar yetecek parayı kazanmıştım! Para nedir ki, elimizin kiri, Allah sağlık versin! Bankada ne kadar param var bilmem

 İnsanların paranın peşinde olduğunu düşündüğün zamanlar oluyor mu?

- Böyle hissedersem üzülüyorum. Bizim sofralarımız kalabalıktır. Yüzlerce arkadaşım var. Kim derdini paylaştı, ihtiyacı oldu, borç istedi de, “Hayır” dedim.

Böyle de ki herkes yardım istesin...

- İstesinler, n’olur ki! Ben Bayrampaşa çocuğuyum. Onlar acı çekecek de, benim bankada milyon dolarlarım olacak, öyle mi? Yakışmaz bize.

Rock star gibisin. Ne zaman bu peri masalından normal hayata dönüyorsun?

- Eve gelip, pijamalarımı giyince... Anında Bayrampaşalı Arda oluyorum!

Sevgili semtinden, Bayrampaşa’dan öğrendiğin en önemli şey ne?

- İnsanlık! Bir de, sokağın yazılı olmayan ahlaki kuralları vardır. Mesele, sokakta küfretmeyi öğreniriz ama anneye, kız kardeşe küfredilmeyeceğini biliriz.

Senin için hazırladığımız haberler